Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19370 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15740 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : KARŞIYAKA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/02/2013NUMARASI : 2010/429-2013/89 Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 27.05.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat . .. geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .. tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR- Dava, vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 52 parsel sayılı taşınmazda davacı S.. Ç.. adına kayıtlı 93/2400 payın, davacı tarafından eşi olan davalı F.. A..’ya verilen Londra Başkonsolosluğunca düzenlenmiş 11.08.1997 tarihli ve 14765 yevmiye numaralı vekâletname ile davalı F.. A.. tarafından dava dışı A.. Ç..’ye 12.01.1998 tarihli resmi akit ile satış suretiyle temlik edildiği, dava dışı A.. Ç..’nin de 13.07.1999 tarihli resmi akit ile anılan paya özgülendiği anlaşılan 19 numaralı bağımsız bölümü davalı F. A.’ya satış suretiyle temlik ettiği, karı-koca olan tarafların 03.03.1999 tarihinde boşandıkları anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; Türk Borçlar Kanununun temsil ve vekâlet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun (BK) 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1.maddesi) Sözleşmede vekâletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilinin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekâlet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekâlet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. Somut olaya gelince, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye elverişli olduğunu söyleyebilme imkânı yoktur. Şöyle ki; davalının savunmasında belirttiği davacının Vergi ve SGK borçlarının temlik tarihi itibariyle ödenip ödenmediği, ödenmişse kim tarafından ödendiği konusunda yeterli araştırma yapılmamış, dosyaya davacı tarafça ibraz edilen dava dışı A.. Ç.. imzalı “Belge” başlıklı tarihsiz belge ile ilgili olarak yapıldığı belirtilen Menemen Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/2334 numaralı soruşturmanın akıbeti araştırılmamış soruşturma evrakı incelenmemiştir. Hâl böyle olunca, öncelikle vekâletname ve temlik tarihleri itibariyle davacıya ait Vergi ve SGK borcu bulunup bulunmadığı, bu borçların ödenip ödenmediği, ödenmişse kim tarafından ödendiğinin tereddüde yer bırakmayacak açıklığa kavuşturulması, dosyaya ibraz edilen A.. Ç.. imzalı “Belge” başlıklı belge ile ilgili olarak yapıldığı belirtilen Menemen Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/2334 sayılı soruşturma evrakının temini ile incelenmesi, ayrıca tarafların boşanmalarına ilişkin dava dosyasının temini ile tüm delillerin yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda değerlendirilerek hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, anılan hususların göz ardı edilmiş olması doğru değildir. Davalının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün belirtilen nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, 11.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.