Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1936 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 11075 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/05/2008NUMARASI : 2003/891-2008/182Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada; Davacılar, bir kısım davalıların alacaklılardan ve kendilerine olan borçlarından dolayı paydaşı oldukları 15 parsel ile ilgili bir kısım davalı yüklenicilerle kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaparak, muvazaalı olarak mal kaçırma amacıyla devirler yapıldığını ileri sürerek, muvazaalı devir ve temliklerin iptali ile eski hale getirilmesini istemişlerdir.Davalılardan, bir kısmı davayı kabul ettiklerini, tapunun eski hale getirilmesini istediklerini belirtmiş, bir kısım davalılar ise davanın reddini savunmuşlar, davalı G. ise birleşen davasında, hata ve hile hukuksal nedenine dayanarak M.'a intikal eden kayıtların iptal ve adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar ve bir kısım davalılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 23.2.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden G. K. vekili Av., temyiz eden asil H. K., N. B. ile yine temyiz eden K. G. vekili Avukat ....; E.T.geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden S., S. K., E. B., E. K. ile temyiz edilen M. S. vekili Av......, ., M., A. K., E. K.K., B. A. K., M.S. K., E. A., E.T.vs. vekili Av. .. .... gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin ve asilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... ... ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Asıl ve birleşen davalar, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir.Tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne varki, uygulamada söz konusu yasanın 381. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararda, asıl davada "satışların iptaline", gerekçeli kararda ise "satışa ilişkin tasarrufların iptaline, İcra İflas Kanununun 203/1 maddesi uyarınca davaya konu teşkil eden taşınmazların üzerine davacıların cebri icra yolu ile haciz ve satışını talep edebileceğine" yazılmak suretiyle kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün 10.4.1992 gün, 1992/7 Esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen tarafların vekilleri için 750.00.-TL. duruşma avukatlık parasının karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine, 23.2.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.