Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1931 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 414 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : EDREMİT 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 23/06/2011NUMARASI : 2010/180-2011/421Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.Mahkemece, tazminat isteğinin kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 161 ada 14 parsel Sayılı taşınmazda kat irtifakı tesis edilmiş olup; davacının diğer mirasçılarla birlikte 05.03.2007 tarihinde 1 nolu bağımsız bölümdeki mevcut payını davalı kızı Z.’a, 24.05.2007 tarihinde de 1. kat 2 bağımsız bölüm nolu meskendeki 5/20 payını davalı oğlu F.’a satış suretiyle temlik ettiği; Z.’un da 1 nolu bağımsız bölümü 28.03.2007 tarihinde ahara devrettiği, eldeki davada verilen karardan sonra 27.09.2012 tarihinde de davalı F. tarafından satın alma yoluyla edinildiği; çekişmeli 3. kat 4 bağımsız bölüm numaralı meskenin ise, tarafların miras bırakanı M.Y. A. tarafından davalı Ferudun’a 05.07.1991 tarihinde satış şeklinde devredildiği ve bu bağımsız bölümle ilgili davacının temliki işlemde bulunmadığı anlaşılmaktadır.Davacı, eşinden miras kalan 14 parsel sayılı taşınmazın bahçesinde müştemilat olarak yapılan ve oturmakta olduğu evin, müstakil tapu kaydının çıkartılarak tarafına verileceği yönünde kandırılarak 1, 2 ve 4 nolu bağımsız bölümlerin satış gibi gösterilerek temlikinin sağlandığını, işlemin hile suretiyle gerçekleştirildiğini ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak, veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur. B.K'nun 28/l maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Somut olaya gelince; öncelikle hile iddiasının, hak düşürücü süre içerisinde ileri sürülüp sürülmediğinin araştırması ve irdelenmesi gerekirken, anılan husus üzerinde durulmaksızın işin esası bakımından hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Zira bilindiği gibi, hak düşürücü sürenin mahkemece re’sen gözetilmesi gerektiği tartışmasızdır.Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler uyarınca araştırma ve inceleme yapılması, toplanan ve toplanacak olan delillerin birlikte değerlendirilmesi ve eldeki davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığının kabulü halinde işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir. Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.