Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 1926 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 12808 - Esas Yıl 2007
MAHKEMESİ: SİLİVRİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 01/04/2007NUMARASI: 2001/15-2004/565Taraflar arasında görülen davada;Davacı, miras bırakan babasının 771, 778, 780, 866, 927, 1324, 1382 ve 1383 parsel sayılı taşınmazlarını mirastan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı biçimde davalı kardeşine devrettiğini ileri sürerek, payı oranında tapu iptali-tescil istemiştir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, 771, 778 ve 780 sayılı parseller hakkındaki dava atiye bırakıldığından hüküm kurulmasına yer olmadığına, diğer parseller bakımından ise 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiğinden davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, bir kısım parseller yönünden atiye terk nedeniyle hüküm kurulmasına yer olmadığına, diğer parseller yönünden ise 3402 Sayılı Kadastro Yasası’nın 12/3. maddesindeki hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir.Çekişme konusu 771, 778 ve 780 sayılı parseller bakımından davacı davasını atiye bıraktığından, bu parseller hakkında verilen kararda bir isabetsizlik yoktur.Ne var ki, diğer beş parça taşınmaz bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğini söyleyebilmek mümkün değildir. Bilindiği üzere, miras bırakanın ölümü ile terekenin intikal edeceği ve terekenin açılmasıyla mirasçıların tereke üzerinde hak sahibi olacakları gözetildiğinde, muris muvazaasına dayalı dava hakkının murisin ölümüyle ortaya çıkacağı kuşkusuzdur. Bu durumda, Kadastro Yasasının 12/3. maddesi hükmünde öngörülen hak düşürücü sürenin uygulanmasında murisin ölüm tarihi büyük önem taşır. Anılan yasal düzenlemeye göre, kadastro tespit tutanağında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz edilemez ve dava açılamaz. Başka bir ifadeyle, maddedeki hak düşürücü sürenin uygulanması ancak, hakkın kadastro tespit tutanağının tanzim tarihinden önce doğması halinde mümkündür. Tutanağın tanziminden sonra doğan haklara ilişkin açılan davalarda bu sürenin uygulama yeri yoktur. Somut olayda, taşınmazların kadastro tespitinin 1974 yılında yapıldığı, miras bırakanın ise tespitten sonra 4.2.1993 tarihinde öldüğü anlaşıldığına göre, 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin uygulanamayacağı açıktır. Hal böyle olunca, işin esasına girilerek gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.02.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.