MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAHİLİ DAVALI : ... DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ-YIKIM-ECRİMİSİL Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi, yıkım, ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davalı ... aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine, dahili davalı ... aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı ve dahili davalı vekilleri tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 09.12.2014 Salı günü saat 9.15'de daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi ...'un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-Dava; çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir. Davacı ..., idarenin maliki olduğu 35 ada 6 parsel sayılı taşınmaza davalının bina yapmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi, yıkım ve 1.12.1999-31.11.2000 tarihleri arasındaki dönem için toplam 10.103.600.000TL ecrimisil isteği ile eldeki davayı açmıştır.Davalı ..., tapu tahsis belgesi sahibi olan ...'ın kiracısı olduğunu, dahili davalı olarak gösterilen ... ise, 1992 yılında yaptığı gecekondu Belediye tarafından yıkılınca dava konusu yeri Mehmet'e bedelsiz olarak bırakıp gittiğini, daha sonra adına tapu tahsis belgesi çıktığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece, ''...tapu tahsis belgesinin ayakta bulunduğu, ancak taşınmazda tahsis dışı bölümlerin de tasarruf edildiği, davalının tahsis hak sahibinin kiracısı olduğunu savunduğu, davada yıkım isteği de bulunduğundan tapu tahsis hak sahibi ve yapı mailiki ....'un davada yer almasının sağlanması, ondan sonra işin esasına yönelik bir karar verilmesi gerektiği...'' gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davalı ... aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine, dahili davalı ... aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 35 ada 6 parsel sayılı hâli arazi vasıflı taşınmazın kadastroca 806/936 payının ... Vakfı adına tescil edildiği, taşınmazın 16.3.2009 tarihinde ifraz görerek 35 ada 36 ve 37 no'lu parsellere ayrıldığı, 36 sayılı parselin 31/36 payının davacı vakıf adına tescil edildiği, 6 ve daha sonra 36 no'lu parsellerin 400 m2'lik kısmında dahili davalı ... lehine tahsis şerhi bulunduğu, davalı ... ile dahili davalı ... arasında 1.1.1999 başlangıç tarihli kira sözleşmesi yapıldığı anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki; elatmanın önlenmesi ve yıkım davaları malik olan kişinin o yeri kullanan ve kullandıran kişi aleyhine açabileceği bir dava türü olup kural olarak dava konusu yeri kullanan .... ve o yeri kullandıran ...'un birlikte sorumlu tutulması gerektiği gözetilerek dahili davalı ... aleyhine hüküm kurulması doğru ise de, davalı ... yönünden davanın husumetten reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Öte yandan; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297/2. maddesindeki düzenlemede "... taleplerden biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir." hükmüne yer verilmiştir. Anılan bu düzenleme karşısında mahkemenin, davanın kanıtlanması durumunda infaza elverişli karar vermesi zorunludur.Somut olayda; dava konusu yapının hangi ifraz parselinde kaldığı saptanamadığı gibi, 35 ada 6 (ifrazla 35 ada 36 ve 37) parsel sayılı taşınmaz hakkında yukarıda açıklanan ilke ve olguları kapsar biçimde bir karar oluşturulduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Hâl böyle olunca, sicil kaydı kapatılarak üzerinde işlem yapma kabiliyeti kalmayan 35 ada 6 parsel sayılı taşınmaz hakkında infazı mümkün olmayacak şekilde hüküm kurulmuş olması da isabetsizdir. O hâlde; mahkemece, doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince 35 ada 6 parselin ifrazdan sonra gittiği ifraz parsellerine ait kayıtlar üzerinden ve dava konusu yapının hangi ifraz parselinde kaldığı tespit edilip bilirkişi raporu ile de ilişkilendirilerek, tapu tahsis belgesi kapsamının dışında kalan yer için infaza elverişli olacak biçimde sicil kaydı açık taşınmaz üzerinden hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu üzere kaydı kapatılan ve hukuki varlığı kalmayan 35 ada 6 parsel hakkında ve hangi kısım için elatmanın önlenmesi kararı verildiği konusunda infazda tereddüde yol açacak şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.Diğer taraftan, sadece tapu tahsis belgesi dışındaki elatılan bölüm yönünden harç ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken davalıların kullanımındaki taşınmazın tamamı üzerinden harç ve vekalet ücreti takdiri de isabetsizdir.Tarafların, bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile yerel mahkeme kararının açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.