Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1912 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 3084 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İSTANBUL 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 22/10/2013NUMARASI : 2011/458-2013/504Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil olmazsa tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı asil ve müdahil vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR- Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil olmadığı taktirde tenkis isteğine ilişkindir.Davacılar,ortak mirasbırakanları H.M..in maliki olduğu 1079 ada 146 parselde bulunan 9 nolu bağımsız bölümü mirastan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak oğlu olan davalıya temlik ettiğini ileri sürerek miras payları oranında tapu iptali ile tescil olmazsa tenkis isteğinde bulunmuşlardır. Davalı,davayı kabul etmiştir. Müdahil,eşi olan davalı aleyhine 17.11.2011 tarihinde İstanbul 14. Aile Mahkemesinin 2011/998 Esasına kayıtlı boşanma ve mal paylaşımına ilişkin dava açması üzerine eldeki davanın kendisinden mal kaçırmak amacıyla açıldığını, satışın gerçek olduğunu,ayrıca murisin 08.01.2010 tarihinde kendisine verdiği vekaletname ile murisin maliki olduğu 5 adet (İstanbul ili .... ilçesinde kain 258 ada 93 parsel ile Beşiktaş ilçesinde kain 1310 ada 260 parsel B blokta bulunan 7,474 ada 25 parselde bulunan 5 ve 7 ile Yalova ili ... ilçesinde kain 4038 parselde bulunan 2 nolu bağımsız bölümü) taşınmazı eşit hisselerle murisin yasal mirasçıları olan taraflara eşit hisse ile satış suretiyle temlik ettiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece,davalının da davayı kabul ettiği gibi muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne; müdahilin de davasının reddine karar verilmiştir.Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden; tarafların ortak mirasbırakanları Hikmet Maner'in 1079 ada 14 parseldeki 9 nolu bağımsız bölümü 1982 yılında evlat edindiği kardeşi Salahettin'in oğlu (davacı Gülay'ın kardeşi;davacı Kerem'in dayısı) olan davalı Selçuk'a 24.06.2003 tarihli satış suretiyle temlik ettiği, 1931 doğumlu olan murisin 15.02.2011 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davalı ile 1991 yılında evlat edindiği kardeşi Salahettin'in kızları Gülçin (Gülçin' in 2002 yılında ölümü ile oğlu davacı Kerem) ve davacı Gülay'ın kaldıkları anlaşılmaktadır. Davalı asil, temyiz dilekçesinde, eşi olan müdahil ile aralarındaki boşanma ve mal paylaşımı davası nedeniyle ondan mal kaçırmak için eldeki davayı açtırdığını ve davayı kabul ettiğini ancak asli müdahil ile anlaşmalarına rağmen davacıların davadan feragat etmeyerek davacılar tarafından aldatıldığını, iradesinin fesada uğratıldını ve kabulün gerçek iradeyi yansıtmadığını ileri sürerek temyiz isteminde bulunmuştur.Hemen belirtilmelidir ki; davalının davayı kabul etmesi ile dava konusu uyuşmazlık sona erer, kesin hükmün hukuksal sonuçlarını doğurur (6100 sayılı HMK. nun 311. maddesi). Bu nedenle mahkeme henüz kabul nedeniyle davanın kabulüne karar vermemiş olsa bile davalı kabulden dönemez ( rücu edemez); kabulü ile bağlıdır .Ancak, kabulle ortaya çıkan sonucun buna sebep olan rızayı ifsad eden bir nedenle malül olduğu kanıtlanırsa (6100 sayılı HMK. nun 311. maddesi) , doğurduğu netice bakımından hileye, hataya maruz kalan kimseye talep hakkı bahşedeceği kuşkusuzdur.Kabule ilişkin irade açıklanmasının gerçeği yansıtmadığının bildirilmesi halinde, bu halin ya aynı dava içerisinde HMK. nun 163. maddesine göre ön sorun (hadise) şeklinde ya da ayrı bir dava olarak incelenmesi olanaklı ve gereklidir. Öte yandan; diğer maddi hukuk işlemlerinde olduğu gibi hata, hile veya ikrah nedeniyle kabulün feshi (iptali) için dava açılabileceği gibi kabulün hata, hile veya ikrah nedeniyle geçersiz olduğu aynı davada da savunma yoluyla ileri sürebilir.Hal böyle olunca; mahkemece davalı Selçuk'un iddiasının ön sorun (hadise) şeklinde incelenmesi, kabul beyanının gerçek iradeyi yansıtıp yansıtmadığının (hileye dayalı olup olmadığının) açıklığa kavuşturulması,davayı kabul için bir sebebin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi,bu konuda taraf delillerinin toplanması, gerçekten davalının hileye düştüğü saptanırsa kabul beyanının bir hukuki netice doğurmayacağı gözetilerek işin esasının incelenmesi, aksi halde kabul doğrultusunda işlem yapılması gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalı asilin bu yöne değinen temyiz itirazları belirtilen sebeplerle yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre müdahil vekilinin temyiz itirazının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.