Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1909 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 12004 - Esas Yıl 2008





MAHKEMESİ: LAPSEKİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 28/04/2006NUMARASI: 2003/35-2006/51Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, ortak mirasbırakanları H. A.’ın taşınmazlarının büyük bölümünü davalılar arasında paylaştırdığını, murisin amacının kendinden evvel ölen oğlu M.’nın eşi ve çocuklarından mal kaçırmak olduğunu, davalılara yapılan temliklerin bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek 3754, 3908, 2326, 3263, 3907 ve 3251 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydının iptali ile payları oranında adlarına tesciline, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemişlerdir. Davalılar, taşınmazların bedeli ödenerek alındığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davacı G.’in murisin mirasçısı olmadığı gerekçesiyle bu davacı yönünden davanın reddine, 3263,3907,3251, 3754 ve 3908 parsel sayılı taşınmazların temliklerinin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davacılar H. ve Y. yönünden miras payları oranında iptal ve tescile, 2326 parsel sayılı taşınmaz yönünden temlikin bedeli karşılığında yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar ve davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi .raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşül??p, düşünüldü. -KARAR-Dava, B.K.nun 18. maddesinden kaynaklanan muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil, olmadığı takdirde tenkis isteklerine ilişkindir.Mahkemece davanın davacı G.yönünden reddine, diğer davacılar yönünden kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacılar Y.ve H.’in miras bırakanın kendisinden önce ölen oğlu M.’nın çocukları, davacı G.’in M.’nın eşi yani miras bırakanın gelini, davalıların ise miras bırakanın oğulları oldukları, murisin varlıklı ve satıma ihtiyacı olmayan bir kişi olduğu, davalıların ise bağımsız bir işlerinin bulunmadığı, miras bırakanın arazisini tasarruf etmek suretiyle geçindikleri gözetildiğinde alım güçlerinin bulunmadığı, 01.02.1990 tarihinde 3908 parselin ½ payının davalı M.e, 21.12.1997 tarihinde 2326, 2392, 2402, 7615 sayılı parsellerin keza davalı M.’e, 10.11.1999 tarihinde 3754 parsel sayılı taşınmazın keza davalı M.e satış suretiyle, aynı tarih ve akitle 3907, 3263 ve 3251 sayılı parsellerin de davalı Y.a satış göstermek suretiyle temlik edildiği, akitte gösterilen değerleri ile taşınmazların murisin ölüm tarihindeki değerleri arasında açık ve aşırı fark bulunduğu, temlik tarihi ile ölüm tarihi arasındaki sürelerin değerin belirlenmesinde değişkenlik yaratmadığı, davalı M.’in 2392, 2402 ve 7615 parsel sayılı taşınmazları 3. kişilere devrettiği anlaşılmaktadır. Belirlenen bu olgular birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanın asıl amacının satış olmayıp taşınmazların bağışlanmak istendiği, böylece mirasçıdan mal kaçırma amacıyla hareket edildiği sonucuna ulaşılmaktadır. Bu nedenle dava konusu edilen 3263, 3907, 3251 ve 3754 parsel sayılı taşınmazlar bakımından mahkemece davacıların payı oranında iptal ve tescile karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalıların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine,Ancak dosyadaki kayıt ve akit tablosunun incelenmesinden miras bırakanın 3908 parselin ½ payını M.’e temlik etmesine karşın, tamamı temlik edilmiş gibi iptal ve tescile karar verilmesi doğru değildir. Davalı M.’in bu yöne ilişen temyiz itirazı yerindedir.Öte yandan 2326 parsel aynı akitle 2392, 2402 ve 7615 parsellerle birlikte devredilmiştir. Aynı gün bankaya miras bırakanın hesabına 585.TL yatırılmış gibi görünüyor ise de, bu bedel sayılan dört taşınmaza karşılık gösterilmiş olup, yalnızca 2326 parsele bağlantılı sayılması mümkün değildir. Esasen bu dört taşınmazın gerçek değeri nazara alındığında alınan bedelin yalnızca bağışı örtme çabası ile gösterilen sembolik bedel olduğu anlaşılmaktadır. Ne var ki davacılardan G.’in miras bırakanı M., asıl miras bırakan Hüseyin’den önce öldüğünden TMK’nun 495/3. maddesi hükmü gereğince H.mirasçısı olamaz. Bu nedenle G. tarafından açılan davanın reddedilmesi doğrudur. Bu durumda 2326 parsel için açılan davanın da davacılar H. ve Y.bakımından kabulü gerekmektedir.Hal böyle olunca davacılar Hüseyin ve Y. ile davalılardan M.’in yukarıda açıklanan hususlara ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin hacrın temyiz edene geri verilmesine,16.2.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.