Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 18977 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 9755 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : GAZİANTEP 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 04/10/2012NUMARASI : 2012/485-2012/662Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (HUMK) 388, 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HUMK'un 389., yine HMK'nin 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.Ne var ki, uygulamada HMK'nin 294.maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK'nin yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Somut olayda; kısa kararda, '' ... davalıların dava açılmasına sebebiyet vermedikleri gerekçesiyle ücret ve masrafa hükmedilmesine yer olmadığına..." karar verildiği halde, gerekçeli kararda, ".... davacının yapmış olduğu, 52.45.-TL yargılama giderinin davalılardan tahsiline, davacının peşin yatırdığı 148.50.-TL. nispi harcın yargılama giderlerine katılmayarak davacı yararına davalılardan tahsiline, davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT'ye göre hesaplanan 1.200.-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiline, dava değeri üzerinden hesaplanan 594.-TL nispi harç için davacının peşin yatırdığı 148.50.-TL nispi harcın mahsubu ile noksan alınan 445.50.-TL'nin davalılardan tahsiline..." karar verilmek suretiyle kısa karara çelişkili biçimde gerekçeli karar yazılması doğru değildir.Hâl böyle olunca, hükmün 10.4.1992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.