Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1895 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 16463 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : DENİZLİ 3. SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/04/2013NUMARASI : 2012/358-2013/440Taraflar arasında görülen kayıt düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar ve davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, tapu kaydına yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkindir. Mahkemece, davacılardan M.. K..'nun mirasbırakan A.. K.'nun mirasçısı olduğundan dava açma ehliyetinin bulunduğu ancak A. K. ile tapu kayıtlarında malik gözüken A K'nun aynı kişi olduğunu ispatlayamadığı, diğer davacıların A. Y.'ın mirasçısı oldukları, tapu maliki Atika ile A.. Y.'ın aynı kişi oldukları, davacıların diğer tapu malikleri ile aralarındaki ırs ilişkisinin ispatlanmadığı, yetki belgesininde yargılama sırasında sunulduğundan dava ehliyetlerinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne Mehmet kızı A..'nın soyadının Y. olarak tespitine ve düzeltilmesine, diğer isteklerin reddine karar verilmiştir.Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma sonucu, Mehmet kızı A.. Y.'ın tapu (14.04.1952 tarihli ırsen intikale ilişkin resmi senet) ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlanarak tapu kaydında yazılı olmayan soyadının Yıldırım olarak düzeltilmesi isteğinin kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalının temyiz itirazları yerinde değildir.Reddine, Davacıların temyiz itirazlarına gelince; Bilindiği üzere; tapuda kayıt düzeltilmesi, tapu malikleri ya da maliklerin mirasçıları tarafından istenebilir.Bunun yanı sıra, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan herhangi birisi tek başına tapuda murisin kimlik bilgilerinin düzeltilmesini isteyebilir. Ayrıca, bir başka davada verilen yetkiye dayanarak ta bu tür davalar açılabilir.Gerçekten de; 6100 sayılı HMK'nun 51. maddesinde (1086 sayılı HUMK' nun 38. maddesi) “dava ehliyeti” dava şartı olarak benimsenmiştir. Öte yandan 03.03.1993 tarih, 773/82 sayılı Hukuk Genel Kurulu kararında da; dava şartlarının davanın açıldığı tarihten, hükmün kurulduğu tarihe kadar varlığını devam ettirmesinin temel kural olduğu açıkça vurgulanmıştır.Bu yasal düzenlemeler ve yargısal uygulamalar karşısında şüphesiz hakim, davanın başında dava şartlarının mevcut olup olmadığını kendiliğinden (re'sen ) araştırmak zorundadır. Ne var ki; dava açılırken bulunmayan dava şartının yargılama sırasında tamamlanması halinde dava ekonomisi yönünden davanın esasına girilerek sonuçlandırılması gerekeceği de gerek doktrinde gerekse Yargıtayın istikrar kazanmış içtihatlarıyla kabul edilmiştir. Başka bir deyişle, yargılama sırasında dava şartı noksanlığının ortadan kalkması halinde 6100 sayılı HMK'nun 30. maddesindeki usul ekonomisine ilişkin düzenleme karşısında davanın reddedilemeyeceği kuşkusuzdur.Somut olayda; Denizli 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/1746 esas sayılı ortaklığın giderilmesi davasında 11.02.2013 tarihinde tapu kaydında düzeltim davası açmak üzere davacılara yetki verildiği ve yetki verildiğine ilişkin belgenin sunulduğu açıktır. Hal böyle olunca, dava şartı eksikliği yargılama sırasında sunulan yetki belgesiyle giderildiğinden, HMK'nin 30. maddesi de gözetilerek yargılamaya devam edilip işin esasının incelenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davacıların yerinde olan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.