MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ, TESCİL VE TENKİSTaraflar arasında görülen tapu iptali, tescil ve tenkis davası sonunda, yerel mahkemece, iptal-tescil davasının kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 02.12.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat gelmedi temyiz edilen davacı ... geldi duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen asilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptal ve tescil olmazsa tenkis isteğine ilişindir. Davacı, mirasbırakan tarafından yapılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış, davalı, mirasbırakanın dava konusu işlemi paylaştırma kastı ile yaptığını, davacı kızına da taşınmaz verdiğini savunmuştur.Mahkemece, iptal-tescil davasının kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 2059 ada 14 parseldeki mesken nitelikli 6 numaralı bağımsız bölümü tarafların mirasbırakanı ...'ın 15.10.2008 tarihli akitle dava dışı ...'a satış suretiyle temlik ettiği, ...'ın da 18.2.2009 tarihinde murisin oğlu davalı ...'a yine satış suretiyle devrettiği, mirasbırakan ...'ın 14.12.2009 tarihinde öldüğü ve mirasçı olarak davacı kızı ve davalı oğlunu bıraktığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun 706., 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (818 s. Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan, mirasbırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur. Somut olaya yukarıdaki ilkeler ışığında bakıldığında; mirasbırakanın davacı kızı ve davalı oğlu dışında başka mirasçısının bulunmadığı, mahkemece mirasbırakanın tüm mal varlığına ilişkin kayıtların dosya içerisine getirtildiği ve mirasbırakanın ..., .. İlçesinde yer alan 714 sayılı parseldeki 2/3 payını, 1120 ve 1121 sayılı parsellerdeki 3/16 payını ve 1536 sayılı parseldeki 1/2 payını 6.8.2004 tarihinde davacı kızına bedelsiz ve şartsız olarak bağışladığı, davacının 1536 parsel sayılı taşınmazdaki payını 17.8.2004 tarihinde dava dışı kişiye aktardığı, 714 parsel sayılı taşınmazdaki payını ise 14.12.2005 tarihinde yine dava dışı kişiye temlik ettiği, 1120 ve 1121 sayılı parsellerdeki payların halen davacı adına kayıtlı olduğu sabit olup mirasbırakanın gerçek amacının mirasçıdan mal kaçırmak olmayıp mal varlığını mirasçıları arasında paylaştırmak olduğunun kabulü gerekir. Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.