MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 04/04/2013NUMARASI : 2009/311-2013/110Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil davası sonunda, yerel mahkemece Ö.. M.. ve V. B. hakkındaki davaların atiye bırakılması nedeniyle bu davalılar hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalılar R. ile M. hakkındaki davanın sübut bulmadığından reddine, davalı Mehmet'in yargılama sırasında davalı sıfatı kalmadığından hakkındaki davanın reddine, birleşen dava ile ilgili olarak davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 02.12.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılardan .E M., A. S., İ. D. ve vekili Avukat... ile temyiz edilen davalı R.. Ö.. ve vekili Avukat ..., davalı M.. A.. vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı M.. Ü.. vekili Avukat, davalı Ö.. M.., davalı V.i B. vekili Avukat gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Asıl dava, ehliyetsizlik ve hile hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil, birleşen dava, bağımsız bölüme elatmanın önlenmesi ve tazminat isteklerine ilişkindir. Asıl davanın davacısı İ.. M..; evlerinde bakıcı olarak çalışan Nesrin Hendek isimli kişinin kandırması sonucu .. İlçesindeki .. ada 8 parsel sayılı taşınmazını Nesrin'in yönlendirmesi sonucu vekil aracılığı ile davalı Ö.. M..'ya, Manavgat İlçesindeki SS Kumsal Yapı Kooperatifindeki ortaklık payını Nesrin'in yönlendirmesi sonucu noter senedi ile davalı M.. Ü..'a, Çeşme İlçesindeki 1426 parsel sayılı taşınmazdaki dubleks yazlığını N.'e verilen vekâletname ile davalı V. B.'e, içinde oturduğu Ankara, .. ilçesindeki ... ada 23 parseldeki 6 no'lu bağımsız bölümü yine N.'nin yönlendirmesi sonucu davalı R.. Ö..'e satış suretiyle temlik ettiğini, kendisine herhangi bir ödeme yapılmadığı gibi, tapudaki satış bedellerin taşınmazların gerçek bedeli olmadığını, tüm tasarrufların N. H.'in hilesi ile yaptırıldığını, demans hastalığı nedeniyle işlem yapma ehliyetine sahip olmadığını ileri sürerek davalılara yapılan temliklerin iptali ile adına tescilini istemiş, davacı vekili 6.9.2005 tarihli oturumda Ö.. M.. ve V.i B. hakkındaki davayı atiye terk etmiş, davacının 19.12.2005 tarihinde ölümü üzerine tüm mirasçıları davayı takip etmiş, yargılama sırasında 30.5.2006 tarihinde... Yapı Kooperatifindeki ortaklık payının M.. Ü.. tarafından M.. A..'a devredilmesi üzerine M.. A.. davaya dahil edilmiş, davalılardan R.. Ö.., davacı İ. mirasçılarını hasım göstererek 8.5.2006 tarihinde birleşen davayı açmıştır.Mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamında belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılmak suretiyle 2659 sayılı Kanunun 6. ve 15.maddeleri gereğince Adli Tıp Genel Kurulu'nun 2.12.2010 tarihli raporu ile davacı İ.. M..'nun akit tarihi itibariyle hukuki ehliyetinin bulunduğu gerekçesi ile davanın bu iddia yönünden reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Ancak, iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçimi itibarıyla davada ehliyetsizlik iddiasının yanısıra hile hukuksal nedenine de dayanıldığı görülmektedir. Ne var ki, mahkemece, davada dayanılan hile iddiası bakımından hükme yeterli bir araştırma ve hile olgusu yönünden de bir değerlendirme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Hemen belirtilmelidir ki; bir davada, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun, 11/04/1990 günlü, ve 1990/1-152, 1990/236 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Mahkemece önceden kurulan kararın ehliyetsizlik nedeniyle bozulmuş olmasının altında yatan gerçek, ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olması ve öncelikle araştırılması zorunluluğundan kaynaklanmaktadır.Bozma kararında da, sadece bu yöne değinilmiş olması diğer iddia bakımından bir inceleme yapılmaması gerektiği veya bu istekten vazgeçildiği veyahut da kesinleştiği şeklinde değerlendirilemez. Bilindiği üzere; hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.Hâl böyle olunca, yukarıda belirlenen ilkeler çerçevesinde araştırma ve soruşturma yapılarak hile iddiası yönünden hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davacılar vekilinin belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün belirtilen nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacıların birleştirilen davaya yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden davacılar vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, 02.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.