MAHKEMESİ: KUŞADASI 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ: 27/05/2008NUMARASI: 2003/1144-2008/183Taraflar arasında görülen davada;Davacı vasisi, kısıtlı Y.Bekdemir adına kayıtlı 12 parsel sayılı taşınmazın 84.000 YTL. den az olmamak üzere satışı için Türk Medeni Kanununun 405/ I maddesi gereğince sulh hukuk mahkemesinden izin alındığını ancak hataya düşülerek adi alım satım sözleşmesi ile 35.000 YTL. bedelle satışın yapıldığını ileri sürerek tapunun iptali ile önceki maliki adına tescili isteğinde bulunmuş, yargılamanın devamında kısıtlı Y. vefat ettiğinden mirasçıları davaya devam ederek tapunun iptal ve tescilini istemişlerdir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davacılar iddiaları sabit görülmeyerek davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, hata hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden kısıtlı Y.B.adına kayıtlı 333 ada 12 parsel sayılı taşınmazın vasisi V. B. tarafından 24.4.2001 tarihinde 84.000 YTL. bedelle davalıya satış suretiyle temlik edildiği dosyaya ibraz edilen alım satım sözleşmesi başlıklı adi belge ile (29.1.2001 tarihli ) “ çekişmeli taşınmazın 8.9.2000 tarihli sözleşmede belirtilen F.oğlu Ünal Alp’e satıldığı, alım satım bedeli olarak 21.000 YTL. ‘nin alındığı, taşınmazın alıcıya teslim edildiği, tarafların bu alım satımdan dönmeyecekleri dönerlerse , satıcının aldığı paranın 2 katını iade edeceği , alım satım bedeli olarak kararlaştırılan 35.000 YTL.’nin bakiye 14.000 YTL. için 29.1.2001 tarihinden itibaren banka faizi ödeneceği, mahkemece itiraz edilerek fiyat düşürüldüğünde tapudan alım satım yapılacağı” hususunda kısıtlı kayıt maliki Y., vasisi V.B.ile davalı ve dava dışı R.Y.l’ın da tanık sıfatıyla imzalayarak açıklanan hususları belirledikleri,Kuşadası Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/49. D.işler esas-karar sayılı ilamı ile daha önce sulh hukuk mahkemesinden 12 parsel sayılı taşınmazın 84.000 YTL den az olmamak üzere verilen satışa izin kararının Türk Medeni Kanununun 388/2 maddesi ve buna ilişkin tüzüğün 19. maddesi gereğince 22.3.2001 tarihinde onandığı anlaşılmaktadır.Davacı vasisi, hukuki ehliyeti olmayan Y.adına kayıtlı 12 parsel sayılı taşınmazın 35.000 YTL. bedelle davalıya satıldığını, daha sonra anılan taşınmazın 84.000 YTL’den az olmamak üzere mahkemece satış izni verilmesi nedeniyle akitte 84.000 YTL. satış bedeli gösterildiğini esaslı hataya düşürülerek yapılan temlik ile kısıtlının zararlandırdığını ileri sürerek eldeki davayı açmış, mahkemece davalının iyiniyetli olduğu, vasinin muvazaalı işlemin tarafı olup, muvazaadan yararlanamayacağı, resmi aktin aksinin aynı nitelikte belge ile ispat edilmesi gerektiği gerekçesiyle dava reddedilmişsede;İddianın ileri sürülüş biçimi dikkate alındığında, vasinin kendi muvazaasına dayandığından sözedilemez. Bu durumda çekişmenin temsil görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığı hususunun açıklığa kavuşturularak giderilmesi gerekeceği kuşkusuzdur.Kaldı ki, Türk Medeni Kanununun 444. maddesinde “ taşınmazların satışı, vesayet makamının talimatı uyarınca ve ancak vesayet altındaki kişinin menfaati gerekli kıldığı hallerde mümkün olduğu” öngörülmüş, öte yandan Türk Medeni Kanununun 450/2 maddesinde “ vesayet altındaki kişinin işi uygun bulmuş olmasının vasiyi sorumluluktan kurtarmayacağı” hükmüne yer verilmiştir.Öte yandan, mahallinde yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporlarından çekişmeli taşınmazın akit tarihindeki değerinin 180.969 YTL. olarak tespit edildiği ve kısıtlının yargılama sırasında vefat ettiği tüm mirasçılarının davada taraf oldukları görülmektedir.Bilindiği üzere, taşınmazı temellük edenin vasinin temsil yetkisini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa tarafların sözleşme ile bağlı sayılmaması Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) göz önünde tutulmasında zorunluluk olup, aksi düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından göz yummak olur.Oysa, bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir.Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.Hal böyle olunca, belirlenen olgular, açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirilerek, temliki işlemde belirtilen bedelin kısıtlı veya vasinin nam ve hesabına yatırılıp, yatırılmadığının açıklıkla saptanması, ayrıca taşınmazı temlik alan davalının, kısıtlının zararlandırıldığını bilen yada bilmesi gereken konumunda olup olmadığının, tüm taraf delilleri toplanarak değerlendirilmesi ve ondan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu gerekçelerle davanın reddedilmiş olması doğru değildir.Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,16.2.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.