MAHKEMESİ : BÜYÜKÇEKMECE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 23/11/2006NUMARASI : 2002/2808-2006/985Taraflar arasında görülen davada;Davacı,davalı adına kayıtlı bulunan 320 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığını ileri sürüp tapu kaydının iptaline,elatmanın önlenmesine ve yapının yıkımına karar verilmesini istemiştir.Davalı,dava konusu taşınmazı uzun yıllardır kullandığını,binaların kıyı kenar çizgisi belirlenmeden önce yapıldığını belirtip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece,çekişme konusu taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içinde bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Karar,davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla,Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne varki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek, kısa kararda; 320 ada 1 nolu parselde keşif sonucu elde edilen bilirkişilerce düzenlenen kroki dikkate alınarak 21.61 m2 lik kısım yönünden davanın kabulü ile davalının müdahalesinin mesire ve üzerindeki binanın kaline denildiği halde, gerekçeli kararda; 320 ada 1 nolu parseldeki davalı tarafından yapılan meni müdahale ve kal davasının söz konusu gayrimenkule ilişkin bilirkişilerce düzenlenen kroki dikkate alınarak 21.61 m2 kısmı yönünden kabulü ile davalının müdahalesinin mesire ve üzerindeki binanın kaline, bu kısma ilişkin tapu kaydının iptaline, denilmek suretiyle kısa kararda olmayan kayıt iptaline gerekçeli kararda yer verilmesi suretiyle kısa karara çelişkili olarak, gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün 10.4.1992 gün, 1992/7 Esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.2.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.