MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava,muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ile miras payı oranında tescil istemine ilişkindir.Davacılar, mirasbırakan ...'ın, 104 ada 7 parsel sayılı taşınmazını dava dışı ..'a, 142 ada 2 ve 143 ada 22 parsel sayılı taşınmazlardaki payını dava dışı ...'e, satış suretiyle temlik ettiğini ...nin 7 parsel sayılı taşınmazı İsmail' in de 2 ve 22 parsel sayılı taşınmazlardaki payını dava dışı ...'e, ...'nın da 2 ve 22 parseldeki payını ve 7 parsel sayılı taşınmazı dava dışı ...'e, ...'in de 2 parseldeki payını ve 7 parsel sayılı taşınmazı mirasbırakanın gelini davalı ...'ya, 22 parseldeki payını ise mirasbırakanın oğlu olan Ramazan'a aktardıklarını, işlemlerin mirasbırakanın kızı (kendilerinin de murisi olan ...'den) mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, taşınmazlarda her zaman davalı ...'ın zilyet olduğunu ileri sürerek tapuların iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.Davalılar,iddianın doğru olmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, iddianın ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1931 doğumlu mirasbırakan "..."'ın 04.05.2008 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak damadı (17.08.2010 tarihinde ölen kızı ...'nin eşi) olan davacı ... ile torunları (...'nin çocukları) olan davacılar ... ve ... ile oğlu davalı ...'ın kaldıkları, mirasbırakanın 104 ada 7 parsel sayılı taşınmazını dava dışı ...'a 20.11.1998, 142 ada 2 ve 143 ada 22 parsel sayılı taşınmazlardaki payını dava dışı (murisin gelini davalı ...'nın kardeşi ...'nin eşi) ...'e 13.06.2002, satış suretiyle temlik ettiğini...'nin 7 parsel sayılı taşınmazı 25.09.2003 ve...' in de 2 ve 22 parsel sayılı taşınmazlardaki payını 27.04.2005 tarihinde dava dışı (murisin gelini davalı ...'nın kardeşi) ...'e, ...'nın da 2 ve 22 parsel sayılı taşınmazlardaki payı ile 7 parsel sayılı taşınmazı dava dışı ...'e 06.02.2007, ...'in de 2 parseldeki payını ve 7 parsel sayılı taşınmazı mirasbırakanın gelini (oğlu davalı ...'ın 25.05.2010 tarihinde boşandığı) eşi olan davalı ...'ya 21.05.2009, 22 parseldeki payını ise mirasbırakanın oğlu olan ...'a 09.05.2011 tarihli satış aktiyle devrettikleri, davacıların murisi ...'nin çekişmeli taşınmazlar için dava dışı ... aleyhine ikrah hukuksal nedenine dayalı olarak ... Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı 2007/65 E. sayılı iptal-tescil davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; mirasbırakanın ölünceye kadar davalı oğlu ... ve gelini ... ile birlikte yaşadığı, temliklerden sonrada taşınmazları davalı ...'ın kullandığı (temlik yapılan ... ... ... ve ...'nın taşınmazları hiç kullanmadıkları), mirasbırakanın gelini olan davalı ... ile ara malik ...'nın kardeş diğer ara malik İsmail ile de akraba oldukları, taşınmazların gerçek değeri ile satış değerleri arasında aşırı fark bulunduğu, ara malikler .... ... ... ve ...'in emanetçi olduğu mirasbırakanın gerçek iradesinin kız çocuğu ...'den mal kaçırmak olduğu sonucuna varılmaktadır. Hâl böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Davacılar vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile yerel mahkeme kararının (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.