MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 12/02/2013NUMARASI : 2006/224-2013/42Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı şirket vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 25.11.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı .... Yat ve Gemi San. Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Bşk. Yardımcısı N.. S.. ve vekili Avukat Y.. B.., Avukat K.. P.. ile temyiz edilen davacı F..C.. A.. ve vekili Avukat G.. A.., Hazine vekili Avukat G.. Ş...geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, sahtecilik hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu 3213 parsel sayılı bahçeli kargir ev vasıflı taşınmazın davacı F.. A.. adına kayıtlı iken davacıya vekâleten Kadıköy.....Noterliğinin 26.1.2006 tarih, 5123 sayılı vekâletnamesine dayalı olarak dava dışı M.. Z.. D.. tarafından 27.1.2006 tarihli akitle davalı Y.. Z..'ye, onun tarafından da 14.2.2006 tarihli akitle davalı şirkete satış suretiyle temlik edildiği, mahkemece, çekişme konusu taşınmazın davacıya vekâleten davalı Yaşar'a temlikine ilişkin akde dayanak 26.1.2006 tarihli vekâletnamedeki imzanın davacının eli ürünü olmadığının Kartal 1.Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/150 Esasa sayılı dosyasında aldırılan Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Labaratuvarına ait 19.7.2006 tarihli bilirkişi raporu ile saptandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği, hükmün çekişmeli taşınmazı iyiniyetle iktisap ettiğini savunan son kayıt maliki davalı şirket tarafından temyiz edildiği anlaşılmaktadır.Davacıya ait 3213 parsel sayılı taşınmazın 27.1.2006 tarihindeki temlikine ilişkin resmi akde dayanak 26.1.2006 tarihli vekâletnamenin sahte olduğu saptandığına göre, davanın kabulüne karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Ne var ki, son kayıt maliki davalı şirket ikinci el konumunda olup, koşulların varlığı halinde iyiniyet kuralından yararlanması mümkündür. Bilindiği üzere hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 sayılı Medeni Kanunu'nun (TMK.) 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988. ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK'nin 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır. Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri Yargıtay'ın 8.11.1991 tarihli l990/4 esas 1991/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir. Somut olaya gelince; mahkemece ikinci el şirketin iyiniyeti konusunda bir değerlendirme yapılmamıştır.Hâl böyle olunca; yukarıdaki ilkeler doğrultusunda tarafların bildirdikleri ve dosyada toplanmış delillerin değerlendirilmesi, taşınmazın yakın tarihlerle el değiştirmiş olması, davalı Yaşar'ın Ankara'da yaşıyor olması, her iki temliki işlemde de aynı emlakçıların aracılık etmesi, dava dışı vekil M.. Z.. D.. davalı Yaşar, emlakçılar E.. F.. ve Y.. T.. ve şirket yetkililerinin poliste ve ceza dosyasında verdikleri ifadeler, taşınmazın gerçek değeri ile akitteki değeri arasında fahiş fark bulunması, Anonim Şirket niteliğinde olan son kayıt maliki... Yat ve Gemi San.Tic.Ld.Şt.nin kayıtları ile dava konusu taşınmazın bedelinin ödendiğinin ispatlanamaması, henüz kesinleşmemiş ceza dosyası kapsamı ile şirket yöneticilerinin, suç eşyasının kabul edilmesi, satın alınması ve bu suça yardım etme suçlarından cezalandırılmalarına karar verilmiş olup, şirketin katılan sıfatının, suçtan menfaat elde etmiş olması nedeniyle kaldırılması, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde davalı şirkete ait bir çok taşınmaz olup dava konusu taşınmazın şirkete ait taşınmazların ortasında kalması, davacı ile şirket arasında geçmiş döneme ait bir çok idari davalar ve davacının fiilen taşınmazı tasarruf ediyor olması nedeniyle taşınmazın davacıya ait olduğunun şirketin bilgisi dahilinde olması gibi hususların da dikkate alınarak davalı şirketin TMK'nin 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanıp yararlanmayacağının hüküm yerinde tartışılması gerekirken eksik ve yetersiz gerekçe ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davalı şirket vekilinin, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden şirket vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, 25.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.