MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVALILAR : ... VD.DAVALI-BİR.DVL. : YÜKSEL BİLGİNDAVA TÜRÜ : TENKİSYanlar arasında birleştirilerek görülen tenkis davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın Tülay ve Yüksel yönünden kabulüne,... yönünden reddine, birleşen davanın ise reddine ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... 'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Asıl ve birleşen dava, tenkis isteğine ilişkindir.Mahkemece, asıl davanın ... ve ... yönünden kabulüne, ... yönünden reddine, birleşen davanın ise hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan ...'in 01.08.2005 tarihinde ölümü ile geriye sağ eşi..., kızları ..., torunu ... ile oğlu olan davacı ...'in mirasçı kaldıkları, miras bırakanın 09.03.1993 tarihinde ... 13. Noterliğinde düzenlediği 2374 sayılı düzenleme şeklinde vasiyetname ile terekesinin tamamı üzerindeki intifa hakkını eşi...'ye, çıplak mülkiyetini ise kızları ...'a vasiyet ettiği, anılan vasiyetnamenin ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2005/872 E., 2007/356 K., sayılı kararıyla 19.04.2007 tarihinde açılıp okunduğu ve kararın 05.06.2007 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.Hemen belirtmek gerekir ki, vasiyetnamenin tenkisi davalarında hak düşürücü sürenin vasiyetnamenin açılma tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı, davacının asıl davada 07.02.2011 tarihli dilekçesi ile torunu ...'in davalı olarak gösterilmesinin maddi hatadan kaynaklandığını, aslında kast edilen kişinin ... olduğunu açıkladığı, öte yandan birleşen davada davacının hukuki yararı bulunmadığı saptanarak birleşen davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir.Reddine, Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince, bilindiği üzere; tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (teberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tespit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir. (MK.565) Miras bırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedelenen kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1,2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (MK.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiyatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak NAKTİN ödetilmesine karar verilmelidir. Somut olayda, mahkemece, yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Zira mahkemece, mirasbırakanın müflis İmar Bankasında ne kadar mevduatı bulunduğu tam olarak açıklığa kavuşturulmadan yalnızca yargılama aşamasında ödendiği(kim ya da kimlere ödendiği dahi araştırılmadan) ifade edilen kısmın tereke hesabına dahil edilmesi doğru olmadığı gibi dava konusu 3 parselde yer alan 3 nolu bağımsız bölüm ile 46 parsel sayılı taşınmazdaki mirasbırakan hissesine ... 3. İcra Müdürlüğünün 2005/3374 sayılı takip dosyasında haciz bulunduğu görüldüğü halde bu hususta da bir araştırma yapılmamış olması da isabetsizdir.Diğer taraftan, davalılar saklı paylı mirasçı oldukları halde saklı payları düşülmeden tenkis hesabı yapılması doğru olmadığı gibi hükme esas alınan bilirkişi raporunda sabit tenkis oranının belirlenme usülünün de isabetli olduğu söylenemez.Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması da tenkis bilirkişiden dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli rapor alınması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.Davalı tarafın bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesi aracılığıyla) 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.