MAHKEMESİ : ANDIRIN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 27/01/2006NUMARASI : 2003/223-2006/13Taraflar arasında görülen davada;Davacı, miras bırakanı D.......adına kayıtlı 1958/11 sıra nolu tapu kapsamında bulunan yere ev baraka yaptığını, aslında çekişmeli yerin davalılarla ortak miras bırakanları adına kayıtlı iken paylaşarak münavebeli kullandıkları halde davalıların aleyhine kaymakamlıktan men kararı alarak muaraza yarattıklarını ileri sürüp elatmanın önlenmesi ve muarazanın menini istemiştir.Davalılar; davacının başka bir yere ev yapmasına rıza gösterdiklerini, dava konusu yere yapılandığını bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, çekişmeli taşınmazın kök murislerinden intikal ettiği, mirasçılar arasında taksim edilmediği, iştirak halinde malik olunan yere diğer mirasçıların muvafakatı olmaksızın inşaat yapılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, tapuya dayalı elatmanın önlenmesi ve çekişmenin giderilmesi isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen kayıt ve belgelerden tarafların kök miras bırakanlarının çekişmeli yere ait olduğunu ileri sürdükleri 1958/11 ve 1954/12 sayılı tapu kayıtlarında irsen paydaş oldukları dayanılan tapu kayıtlarının 1926/38 sıra nolu kök tapu kaydının ifrazı ile oluştuğu anlaşılmaktadır.Davacı, miras bırakanı D.......... adına kayıtlı 1958/11 sıra nolu tapu kaydı kapsamında kalan yere ev ve baraka yaptığı davalıların muaraza yarattığını ileri sürüp eldeki davayı açmıştır.Nevar ki, hükme yeterli bir araştırmanın yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Bilindiği üzere;aynı temel (kök) tapudan ayrılmış (ifraz) tapu kayıtlarının uygulanmasında, öncelikle temel tapuya yöntemine uygun biçimde kapsam belirlenmesi, daha sonrada saptanan bu kapsam içerisinde ayrılan ( ifraz edilen) tapuların yerlerinin bulunması zorunludur. Başka bir anlatımla temel tapunun sınırları arazi üzerinde bir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde tesbit edilmeden, bu sınırların konumları ve niteliklerine göretemel tapuya bir kapsam tayin etmeden, ayrılan tapuların nereye ait olduklarının ve kapsam larının, tam ve doğru olarak açıklığa kavuşturulmasına olanak yoktur. Ayrılan tapuların temel tapunun kapsamı içerisindeki yerleri belirlenirken de; ayırma (ifraz) işlemi zemine uygulama olanağı bulunan bir haritaya bağlanmışsa, kapsamlarının Medeni Kanunun 645 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddeleri uyarınca haritalarına değer verilerek bulunacağı kuşkusuzdur. Ayırma (ifraz) haritaya dayanmamakla birlikte zeminde sınırlar gösterilmek suretiyle yapılmış ise, bu sınırların yerel bilirkişi ve tanık sözleriyle saptanması, varsa ayırmaya ilişkin işaret ve bulgulardan, o tarihten beri süregelen zilyetlik durumlarından yararlanılması, yapılan uygulamanında, tapu fen memuru yada kadastro mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişiye düzenlettirilecek krokiye; denetimi ve infazı sağlayacak biçimde yansıtılması gerekir. Somut olaya gelince; temel tapuya kapsam tayin edilmemiş, tarafların miras bırakanlarına ait ifraz tapularının da nereye ait olduğu açıklığa kavuşturulmamış ancak, eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen kayıt ve belgelerden tarafların miras bırakanlarının ifraz tapularında paydaş olduğu belirlenebilmiştir.Öte yandan mahkemenin 2006/22 Esas-97 Karar sayılı eldeki davanın davalıları tarafından açılan tapuya dayalı elatmanın önlenmesi davasında da çekişmeli yerin ve taraflarının aynı olduğu davalar arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu anlaşılmaktadır.Diğer taraftan, bu yörede kadastro faaliyetlerine başlanıldığı diğer dava dosyalarındaki kadastro müdürlüğünün yazıları ilede sabittir.Hal böyle olunca; öncelikle davalar arasındaki hukuki ve fiili irtibat nedeniyle 2006/22 Esas 97 Karar sayılı dava dosyası ile eldeki davanın birleştirilmesi, çekişmeli yerle ilgili kadastro tutanağı düzenlenmiş ise, 3402 sayılı yasanın 25 ve 27 maddeleri hükümlerinin gözetilerek, kadastro tutanağı düzenlendiği tarihte genel mahkemenin görevinin re'sen sona ereceğinin dikkate alınması, aksi halde yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda taraf delillerinin toplanarak, hükme yeterli bir araştırma yapılması ve ondan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.2.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.