MAHKEMESİ : ÇANKIRI 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 16/10/2008NUMARASI : 2008/28-2008/861Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, mirasbırakanın 147 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payını davalı oğlu R. satış suretiyle temlik ettiğini, ancak yapılan işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürüp, tapu iptali ve miras bırakan adına tescil isteğinde bulunmuşlar,16.12.2004 tarihli dilekçeyle davalı R.'in dava açıldıktan sonra davayı sonuçsuz bırakmak amaçlı ve muvazaalı olarak çekişmeli payı M.H.e devrettiğini belirtip, M.in davaya dahil edilmesini istemişler,bilahare taraflar arasında yapılan anlaşma gereğince karar verilmesini talep etmişlerdir.Davalı R., çekişme konusu taşınmazın temlikinin gerçek satış olduğunu belirtip, davanın reddini savunmuş, bilahare taraflar arasında düzenlenen anlaşma protokolüne göre işlem yapılmasını istemiştir.Dahili davalı M., tarafların anlaştıklarını ve buna göre işlem yapılmasını istediğini beyan etmiştir.Mahkemece, davanın kabulüne dair önceden verilen kararın Dairece " davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması ya da miras şirketine Medeni Kanunun 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığıyla davanın sürdürülmesi, kabule göre de Türk Medeni Kanununun 28. maddesi gereğince ölümle şahsiyetin son bulacağı gözetilerek tüm mirasçılar adına mirasçılık belgesindeki payları oranında tescile karar verilmesi" gereğine değinilerek bozulması üzerine bozmaya uyulmuş, yeniden yapılan yargılama sonucunda muvazaa iddiası sabit görülerek davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı R. Ö.k vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda mirasbırakanın terekesine temsilci atanmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Hemen belirtilmelidir ki, tereke adına (Türk Medeni Kanununun 640. maddesi uyarınca) temsilci atandığına göre, davanın sürdürülmesinin onun veya vekil kıldığı avukatı huzuru ile gerçekleştirileceği tartışmasızdır.Oysa, 16.10.2008 tarihli oturumda tereke temsilcisi oturuma iştirak etmemiştir. Kaldı ki, tereke temsilcisi atandığına göre, sıfatı bulunmayan tereke ortaklarından bir veya birkaçının davayı takip etmiş olmaları neticeye etkili değildir.Hal böyle olunca, HUMK'nun 409. maddesi hükmü uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, işin esası yönünden hüküm kurulmuş olması doğru değlidir.Davalı R. vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.2.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.