Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17751 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 14814 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : URLA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 29/05/2012NUMARASI : 2011/192-2012/266Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davacılar vekili ile davalı A.. Y.. tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;KARAR-Asıl dava, yolsuz tescil (ketmi verese) hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil; birleşen dava ise aynı hukuksal nedene dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.Mahkemece, asıl ve birleştirilen davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın temyizi üzerine, Dairece; asıl davadaki ret hükmü ile birleştirilen davadaki tapu iptali ve tescil isteğinin reddine ilişkin hükmün onanmasına karar verilmiş, tazminat isteğinin reddine dair hüküm ise bozulmuştur. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda; dava konusu taşınmazın satış değeri olan 1.095,00 TL tutarın geçmiş günler faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, çekişme konusu 661 ada 1 parsel sayılı taşınmazın yapılan kadastro sonucunda 20.08.1965 tarihinde M.. S.. isimli şahıs adına tescil edildiği, 20.02.1995 tarihinde ise kayıt malikinin çok sayıdaki mirasçısı adına verasette iştirak halinde intikal ettirildiği ve aynı gün davalı A.. G..'e satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır. Davacılar, çekişme konusu 661 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kök murisleri A..Y...e aitken, kendi mirasbırakanları ( Abdullah'ın kızı) H.. E..'in ketmedildiği veraset ilamına dayalı olarak taşınmazın öteki mirasçılar adına intikal ettirildiğini ve daha sonra da davalı A.. G..'e satıldığını ileri sürerek, asıl ve birleştirilen davayı açmışlardır.Gerçekten de; davacıların murisi 03.02.1932 doğumlu H.. E..'in nüfus kaydına göre kök muris A.. Y.. ile Zehra'nın kızı olduğu, ancak A.. Y..e ait İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1991/109 E- 1991/77 K. sayılı veraset ilamında mirasçı olarak gösterilmediği, aynı mahkemenin 14.02.1996 tarih ve 1995/1268 E- 1996/163 K. sayılı kararı ile anılan veraset ilamının iptal edilerek, davacılar murisinin mirasçılığına karar verildiği dosya kapsamı ile sabittir. Davalılar ise, kök muris A.. Y..'in Zühre isimli eşinden olma çocukları ve torunları olup, Abdullah'ın eşi Zühre'nin çekişme konusu 661 ada 1 parsel sayılı taşınmazın maliki M.. S..'nın kızı olduğu anlaşılmaktadır. Ne var ki; Zühre Yüksel'e ait İzmir 8. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1993/872-1993/864 esas ve karar sayılı veraset ilamından mirasçılarının evlatları Naci ve Zahide ile kendisinden önce ölen oğlu Tacit'in çocukları Orhan, Gülhan, Türkan ve Ayhan oldukları, eşi Abdullah'ın kendisinden önce öldüğü ve mirasçıları arasında davacılar murisi H.. E..'in bulunmadığı, H.. E..in muris Z.. Y..in mirasçısı olduğuna ilişkin olarak dosyada bir iddianın da yer almadığı görülmektedir.Bu durumda, Dairenin 16.12.2010 tarihli bozma kararında dava konusu 661 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kök muris A.. Y..'e aitken mirasçılarına intikal ettiği düşüncesi ile ketmi verese olgusunun sabit olduğu kabul edilmiş ise de, taşınmazın kök muris A.. Y..l'e ait olmadığı, M..S.. isimli şahsa aitken onun mirasçılarına intikal ettiği, bu konudaki kanaatin yanılgıya dayalı olduğu, maddi yanılgıya dayalı bozma kararının ise usuli kazanılmış hakkın istisnasını oluşturduğu açıktır .Bilindiği üzere taraf sıfatı, dava konusu hak ile taraflar arasındaki ilişkidir. Dava dilekçesinde davacı veya davalı olarak gösterilen kişiler şekli olarak o davanın tarafları iseler de; bu her zaman o kişilerin taraf sıfatına haiz oldukları anlamına gelmemektedir. Çünkü, davacı olarak taraf sıfatına sahip olabilmek için dava konusu hakkın sahibi olmak gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır.Somut olayda, davacıların kök muris A.. Y...yönünden dava konusu 661 ada 1 parsel sayılı taşınmazda bir haklarının bulunmadığı açıktır. Taşınmaz maliki M.. S..yönünden ise, Mustafa'nın kızı Zühre ile davacılar murisi H..E..in annesi Zehra'nın aynı kişi olup olmadığı, H.. E..'in Zühre'nin mirasçıları arasında yer alıp almadığı ve Zühre'ye ait veraset ilamının iptali için dava açılıp açılmadığının davacılardan sorularak, taraf sıfatlarının öncelikle açıklığa kavuşturulması ve bundan sonra oluşacak duruma göre bir karar verilmesi gerekmektedir.Mahkemece noksan soruşturma ve yanılgılı değerlendirme karar verilmiş olması doğru değildir.Kabule göre de; dava dilekçesindeki iddiaya göre davanın A.. Y..'in davacılar murisi dışındaki öteki tüm mirasçıları aleyhine açılması gerekirken, mirasçı Naci'nin davada taraf olarak gösterilmemiş olması doğru olmadığı gibi, bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın temlik tarihindeki toplam değeri 1.095,00 TL olarak saptanmış olup, bu miktar üzerinden davacıların miras payı kadar tazminata karar verilmesi gerekirken, taşınmazın değerinin tamamının davalılardan tahsiline hükmedilmiş olması da isabetsizdir. Davacılar vekili ile davalı A.. Y..'in temyiz itirazları açıklanan yönler itibariyle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.