Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1751 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 11659 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : SİNCAN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 31/07/2007NUMARASI : 2007/160-2007/332Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanları B...D... kök muris O.... mirasçısı iken ketmedildiğini, açtıkları dava sonucunda murisler B.....mirasçı olduğunun belirlendiğini, kök muris adına kayıtlı 32 parseldeki 4480/5230 payın usulsüz alınan veraset ilamı uyarınca davalılara intikal ettirildiğini ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile 9 adet bağımsız bölümün arsa sahiplerine verildiğini ileri sürerek, miras payları oranında tapu iptal, tescil veya tazminat isteğinde bulunmuşlardır.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen birinci karar, Dairece ; " kademeli isteğin ayın olarak karşılanması olanağı bulunduğu davacıların paydaş kılınması suretiyle hüküm kurulması" gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucu kurulan hüküm Dairece kısa karar bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, ketmi verese hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescili isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne varki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Somut olayda, davacılar dava dilekçesi ile 10 adet bağımsız bölüm yönünden tapu iptal ve tescil veya tazminat isteğinde bulunmuş, yargılama aşamasında bu bağımsız bölümlerden 1 tanesinin yükleniciye, diğer 3 tanesinin ise 3.kişiler adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. Ne varki, mahkemece kısa kararda davanın kabulüne denilmiş, gerekçeli kararda ise 6 parça bağımsız bölüm yönünden davanın kabulüne karar verilmiş, diğer bağımsız bölümler yönünden bir hüküm kurulmamak suretiyle kısa kararla çelişki yaratacak şekilde gerekçeli karar kurulmuştur.Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.2.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.