Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1750 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 1354 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : SÖKE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/12/2013NUMARASI : 2012/367-2013/700Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Davacı, Söke 1.İcra Müdürlüğünün 2008/1617 esas sayılı takip dosyasında yapılan ihale ile satın aldığı 3132 parsel sayalı taşınmazı, davalının pamuk ekmek suretiyle işgal ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve 10.500,00-TL ecrimisilin faizi ile birlikte tahsili isteğinde bulunmuştur. Davalı, taşınmazı sözleşme ile önceki maliklerinden kiraladığını, işgalci olmadığını, 24.09.2012 tarihinde de tahliye ettiğini, bu durumu Söke 2.Noterliğinin 09030 yevmiye numaralı ihtarnamesiyle davacıya bildirdiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, konusuz kaldığı gerekçesi ile elatmanın önlenmesi isteği hakkında karar verilmesine yer olmadığına, ecrimisil isteğinin ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, çekişme konusu taşınmazı cebri ihale ile edinen davacının İcra İflas Kanunu'nun 135. maddesi uyarınca davalıya tahliye emri çıkarttığı, bahsi geçen tahliye emrinin 25.05.2012 tarihinde davalıya tebliğ edildiği, tahliye için tanınan 15 günlük yasal sürenin 12.06.2012 tarihinde sona erdiği, davalının ise tahliye emrinin iptali için Söke İcra Hukuk Mahkemesinin 2013/129 esasında dava açtığı, bu dava sırasında tahliyenin geri bırakılmasına ilişkin olarak tedbir kararı verilmiş ise de yapılan yargılama sonucunda davalının iptal isteğinin reddedilerek kararın 30.07.2013 tarihinde kesinleştiği, ayrıca taşınmazın önceki malikleri hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapıldığı, icra takibinin 08.04.2008 tarihinde başlatıldığı, davalının dayandığı kira sözleşmesinin ise 01.01.2012 başlangıç tarihli olup, ipotek tesisinden çok sonraki bir tarihte düzenlendiği anlaşılmaktadır.O halde, Söke İcra Hukuk Mahkemesinin 2013/129 Esas, 2013/179 Karar sayılı kesinleşen ilamı ile ipoteğin tesisinden sonraki bir tarihte tanzim edilen kira sözleşmesinin, ihale ile taşınmazı edinen yeni malik için bağlayıcı olmadığı gözetilerek, davalı hakkında 15 günlük yasal tahliye süresinin sona erdiği 12.06.2012 tarihinden eldeki davanın açıldığı tarihe kadarki süre için ecrimisile karar verilmesi gerekirken, tedbir kararının verildiği tarihle sınırlı olarak ecrimisile hükmedilmiş olması isabetli değildir.Davacı vekilinin öteki temyiz itirazlarına gelince;İddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden, davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır. Bu tür bir davada, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 120/1. (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 413.) ve 492 Sayılı Harçlar Kanununun 16. maddesi uyarınca dava değerinin elatılan yerin değeri ile talep edilen ecrimisilin toplamından ibaret olacağı ve belirlenen bu değer üzerinden Harçlar Kanunu'nun 26, 27, 28, 30 ve 32 maddelerinin öngördüğü şekilde işlemlerin yerine getirileceği ve gerekli olan harcın alınacağı tartışmasızdır. Eldeki dava ise, hükmedilmesi istenen ecrimisil tutarı üzerinden harç ödenmek suretiyle açılmış, el atmanın önlenmesi isteği yönünden ise harç yatırılmadığı gibi, yargılama sırasında harç ikmali de yapılmamıştır.Bu durumda, elatmanın önlenmesi isteği bakımından değeri gösterilmek ve harcı yatırılmak suretiyle usulünce açılmış bir davadan söz etmek olanaksızdır.Bilindiği üzere, 492 sayılı Harçlar Kanunu, harcın alınmasını veya tamamlanmasını tarafların isteklerine bırakmayıp, anılan hususun mahkemece kendiliğinden gözetileceğini düzenlemiş ve buyurucu nitelikteki 32. maddesinde yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağını öngörmüştür. O halde, öncelikle el atmanın önlenmesi isteği ile ilgili olarak davacı tarafından bildirilecek ya da keşfen saptanacak olan dava değeri üzerinden peşin harcın alınması, bu zorunluluk yerine getirildiği takdirde davaya devam edilerek nihai kararın verilmesi gerekirken, anılan yasal zorunluluk gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacı vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.