Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 1748 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 16980 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR 2. SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 11/07/2013NUMARASI : 2013/480-2013/1191Taraflar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi Bayram Erdaş'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, tapu kaydında yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi istemine ilişkindir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacının 19 parça taşınmazın mirasbırakanı Mehmet kızı F. B.'e ait olduğunu ancak mirasbırakanın isminin 91 nolu parselin tapu kaydında Emine, diğerlerinde ise Hatice olarak yazıldığını ileri sürerek eldeki davayı açtığı, mahkemece 11.07.2013 tarihli celsede verilen kısa kararda davanın kabulüne denildiği, gerekçeli kararda ise dava konusu 179 parsel sayılı taşınmaz hakkında açılan davanın reddine, diğer parseller bakımından davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)'nun 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu aynı yasanın 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.Ne var ki, uygulamada HMK'nun 294.maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK'nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Somut olayda, değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek, kısa kararda dava konusu tüm parseller bakımından dava kabul edildiği halde gerekçeli kararda 179 parsel sayılı taşınmaz bakımından davanın reddine karar verilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Kabule göre de, dava kısmen reddedildiği halde duruşmada kendisini vekil ile temsil ettirmiş olan davalı Tapu Müdürlüğü lehine vekalet ücreti takdir edilmemiş olması da isabetsizdir.Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 10.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.