Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17475 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 13909 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ, YIKIM, TAPU İPTALİ VE TESCİLYanlar arasında birleştirilerek görülen elatmanın önlenmesi, tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın reddine, birleşn davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı-birleşen davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR-Asıl dava, elatmanın önlenmesi ve yıkım, birleşen dava ise tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.Mahkemece, asıl davanın reddine, birleşen davanın ise muvazaa iddiasının kanıtlandığı gerekçesiyle kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; tarafların ortak miras bırakanı...in dava konusu 178 parsel sayılı taşınmazın kayden maliki iken 20.09.1991 tarihli satış işlemi ile davacı- birleşen davalı olan oğlu ....e devrettiği, halen adı geçen adına kayıtlı olduğu, ...'in 29.05.2012 tarihli Fen Bilirkişi Raporunda (A) ile gösterilen yere kardeşi olan davalı ...'in ev yapmak suretiyle müdahalede bulunduğu iddiası ile asıl davayı açtığı, .....n birleşen davasında raporda (A) ile gösterilen yer için tapu iptali ve tescil talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır.Birleşen dava dilekçesinde birleşen davacı ...'in, miras bırakan Mehmet'in baskı altında ve kandırılarak davalı ...'e taşınmazını temlik edildiği iddiası ile 1.000 m2'lik kısmın taşınmazdan ayrılarak adına tescilini talep ettiği, 06.03.2013 tarihli celsede birleşen davacı vekilinin imzalı beyanında, tapu iptali ve tescil davasının hileden ziyade muvazaaya dayalı olduğunu belirttiği sabittir.Hemen belirtilmelidir ki, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 74. ve 76. maddeleri hükümlerine paralel düzenlemeler getiren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 26. ve 33. maddelerine göre; olayları bildirmek ve ileri sürmek taraflara, bu kapsamda nitelemeyi yapmak ve belirlenecek hukuki tavsifle ilgili olarak tatbik edilecek kanun hükümlerini tesbit ve tayin ederek uygulamak hakime aittir.Hal Böyle Olunca, HMK'nin 31. maddesinde belirtilen “Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir” hükmü uyarınca öncelikle birleşen davacı ve vekilinden davadaki talep sonucuna göre (ifraz ve tescil talep edildiğine göre) temliken tescil iddiasına mı, hileye mi, muris muvazaası iddiasına mı dayandıklarının açıklattırılması, davada dayanılan hukuki neden veya nedenlere göre önem sırasına göre taleplerin incelenmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; hukuki nitelemede yanılgıya düşülerek, yazılı olduğu üzere muvazaa iddiasının kanıtlandığı gerekçesiyle birleşen davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.Kabule göre de; hükümle birlikte harç tamamlandığına göre dava dilekçesinde belirtilen değer üzerinden avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken harçlandırılmayan değer üzerinden fazla vekalet ücretine karar verilmesi de isabetsizdir.Davacı- birleşen davalı vekili vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.