Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17354 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 12026 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ, YIKIMYanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi, yıkım olmadığı taktirde tecavüzlü durumu ortadan kaldıracak şekilde her üç parselde yeniden imar oluşumunun yapılması istemli dava sonunda yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi...’ın raporu okundu,açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.  -KARAR- Dava; imar parseline elatmanın önlenmesi ve yıkım olmadığı taktirde temliken tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece; tecavüzlü durumun imar uygulaması ile oluştuğu, taşkın kısmın yıkımının binanın tamamının yıkımına yol açacağı ve fahiş zarar doğuracağı, tecavüzlü kısmın ifraz edilerek davalılar adına tescil edilmesi halinde ödenmesi gereken bedel belirlenmiş, ise de davalıların "bedel ödemek istemediklerini" beyan etmeleri karşısında davacının tazminat talebinin bulunmadığı, uyuşmazlığın yeni yapılacak imar uygulaması ile çözüme kavuşturulabileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 13440 ada, 7 parsel sayılı taşınmazda davacının, komşu 6 ve 8 parsel sayılı taşınmazda ise davalıların kayıt maliki oldukları, taşınmazların imar uygulaması ile oluştuğu anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı, üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Ne varki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı Yasanın 1605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3194 sayılı imar yasasının 18. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş, bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Bunun yanısıra, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 2981 sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik 10/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.Somut olayda, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde bir araştırma ve uygulama yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Hal böyle olunca; 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesi uyarınca oluşan 6,7 ve 8 nolu imar parsellerinin geldisini teşkil eden kadastal parsellerin getirtilerek, mahallinde uzman bilirkişilerle yapılacak keşifle, kadastral parseller ile imar parsel krokilerinin çakıştırılarak çekişme konusu taşınmazdaki taşkınlığın imar uygulaması ile oluşup-oluşmadığının, yıkıma konu edilen muhdesatın yer aldığı taşınmazda davalıların imar öncesinde hukuken korunmaya değer bir haklarının bulunup bulunmadığının ve yapıların imar öncesinde kim tarafından yapıldığının yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması, müdahalenin imar uygulaması ile oluştuğunun ve taşkın yapıların bulunduğu zeminde davalıların imar öncesi bir haklarının olduğunun belirlenmesi halinde, taşkın kısımların yıkılması ile binanın tamamının yıkılıp-yıkılmayacağının saptanması tamamı yıkılacak ise yapının kaim değerinin belirlenmesi aksi halde yıkılan kısımların bedeli depo ettirilmek suretiyle elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli değildir.Davacının, temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.