Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17313 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 14602 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece, elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, ecrimisil isteğinin ise reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili ile davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 11.11.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... ile diğer temyiz eden vekili Avukat ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkin olup, elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, ecrimisil isteğinin kısmen kabulü ile 01.03.2009 – 31.12.2009 tarihleri arasındaki dönem için 7.126,00.-TL ecrimisilin 31.12.2009 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair verilen kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine Dairece; ''... Davacı taraf, dava dilekçesinde diğer delillerin yanında tanık deliline de dayanmış olduğu halde TMK'nin 6. maddesi hükmü gereğince ispat külfeti kendisinde olan davacıya tanıklarının sorulmadığı, HUMK'nin 259. maddesi hükmü uyarınca mahallinde taşınmazın başında keşfen dinlenmediği görülmektedir. O halde; öncelikle davacının tanık deliline de dayandığı gözetilerek davacıya tanık isimlerinin sorulması, bildirildiği takdirde onların da ifadelerine başvurulması ve taşınmaza davalı tarafın ne şekilde elattığının, bir muaraza çıkarıp çıkarmadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması gerekirken, eksik tahkikat ile yetinilerek karar verilmesinin doğru olmadığı '' gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece, hükmüne uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak, çekişme konusu taşınmazı davalının bahçe olarak kullanmak suretiyle müdahale ettiği, ancak ecrimisilin şartlarının oluşmadığı gerekçesi ile elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, ecrimisil isteğinin ise reddine karar verilmiştir.Hemen belirtmek gerekir ki, dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, özellikle; davalının haklı ve geçerli bir hukuki sebebi olmaksızın kayden davacıya ait çekişme konusu taşınmaza müdahale ettiği belirlenmek suretiyle elatmanın önlenmesine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. Reddi ile usul ve yasaya uygun hükmün bu yönden ONANMASINA.Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; Bilindiği üzere; gerek öğretide gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere; ecrimisil, diğer bir deyişle işgal tazminatı, taşınmaz maliki olan hak sahibinin kötü niyetli zilyetten isteyebileceği bir bedeldir.Somut olayda; davacı kayıt maliki olup, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun (TMK) 683. maddesinden kaynaklanan mülkiyet hakkına dayandığı, toplanan delillerden; çekişmeye konu taşınmaza iki yan cepheden komşu olan 7, 8 ve 10 parsel sayılı taşınmazların davalının kullanımında bulunduğu, davalının da savunmasında komşu parsellerde kiracı olduğunu savunduğu, cebri icrada davacıya satılmadan önce, sözkonusu komşu parsellerle birlikte çekişmeye konu yerinde davalının tasarrufu altında bulunduğu ve etrafı duvar ile çevrili olarak bir bütün olarak kullanıldığı, gayrimenkul açık artırma ilanın da açıkça dava konusu 9 nolu parselin, komşu 7 ve 8 nolu parsellerle birlikte bahçe olarak kullanıldığının belirtildiği, taşınmazın mülkiyeti davacıya geçtikten sonra da davalı tarafın davacının kullanımına engel olduğu anlaşılmaktadır. Esasen, taşınmazı davalının bahçe olarak kullandığı mahkemenin de kabulündedir.O hâlde; davacının, noter kanalı ile davalıya keşide ettiği 20.02.2009 tarihli ihtarnamenin tebliğ edildiği 26.02.2009 tarihinden itibaren ecrimisil talep edebileceği, ancak; mahkemece bozmadan önceki kararda 01.03.2009-31.12.2009 tarihleri arası için hesaplanan ecrimisilin hüküm altına alındığı ve ilk kararı yalnızca davalı tarafın temyiz etmiş olduğu, bu durumda anılan tarihlerin davacı için kesinleştiği, diğer bir söyleyişle, davalı taraf yararına usûli müktesep hak meydana getirdiği, bu durumda 01.03.2009 tarihinden itibaren 2009 yılı Aralık ayı sonuna kadar hesaplanacak ecrimisilin hüküm altına alınması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile ecrimisil isteğinin reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Kabule göre de; yargılama sırasında davacının yapmış olduğu yargılama giderleri arasında, keşiften sonra taşınmazın belirlenen değeri üzerinden mahkeme veznesine yatırılan 2.354,05.-TL tamamlama harcı da bulunduğu halde, bu hususun gözden kaçırılarak davacı taraf yararına eksik yargılama giderlerine hükmedilmiş olması da yerinde değildir. Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraflar vekilleri için 1.100.00.-TL. duruşma avukatlık parasının karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine, 11.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.