MAHKEMESİ : ÜSKÜDAR 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/06/2007NUMARASI : 2003/825-2007/129Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, paydaşı oldukları 4 parsel sayılı taşınmazlarına, davalının duvar ile çevirmek, otopark ve bahçe olarak kullanmak suretiyle müdahale de bulunduğunu ileri sürüp, elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesini istemişlerdir. Yargılama sırasında paylarını Yaşar'a satmışlar, Yaşar davaya devam etmiştir.Davalı, taşınmazda başka paydaşların da bulunduğunu, kendilerinin de pay sahibi olup, tüm paydaşlara karşı dava açılması gerektiğini belirtip, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği değerden reddedilip, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.'nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Nevarki, uygulamada söz konusu yasanın 381. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.'nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.'nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararda yıkım konusunda hüküm kurulmadığı ancak, gerekçeli kararda yıkım isteğinin reddine şeklinde karar verilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, öyleyse hükmün 10.4.1992 gün, 1992/7 Esas, 1992/4 Sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.02.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.