Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1718 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 938 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ: ANKARA 21. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 05/06/2008NUMARASI: 2007/446-2008/205Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanları F.E.'ın kendilerini mirastan yoksun bırakmak amacıyla ve muvazaalı olarak 2685 ada 1 parseldeki 18 nolu bağımsız bölümü davalı oğluna satış göstererek devrettiğini ileri sürüp, tapu kaydının iptali ile payları oranında adlarına tescilini, taşınmazdan istifade edememeleri nedeniyle şimdilik 100.00.-YTL ecrimisil istemişlerdir. Davalı, dava konusu dairenin muris F. adına alınırken satış bedelinin büyük çoğunluğunun kendisince ödendiğini, daha sonra murisin düzayak daire almak için 4.katta olan dava konusu daireyi satmak istemesi üzerine gerçek değerini murise ödeyerek satın aldığını bildirip, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, işlemin danışıklı olmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . ..aporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların ortak miras bırakanı F.E.n maliki bulunduğu 2685 ada 1 parseldeki 18 nolu bağımsız bölümü 13.04.2001 tarihli akitle ve satış yoluyla davalıya temlik ettiği görülmektedir. Davacılar, söz konusu işlemin kendilerinden mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmışlardır. Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; mahkemece, miras bırakanın ekonomik durumu ve başka mal varlığı olup olmadığı araştırılmamış, miras bırakanın gerçek iradesini tespit amacıyla değerler arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmemiş, bu amaçla yerinde keşif yapılmamıştır. Öyleyse, mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve soruşturmanın hüküm kurmaya elverişli olduğu söylenemez. Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilkeler gözetilerek gerekli araştırmanın yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir. Davacıların, temyiz itirazları yerinde değildir. Kabulüyle hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.02.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.