Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17134 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 13960 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ, ECRİMİSİL, TAZMİNATYanlar arasında birleştirilerek görülen elatmanın önlenmesi, ecrimisil ve tazminat davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Davacı, asıl davasında kayden maliki olduğu 5603 parsel sayılı taşınmazın, davalı tarafından alınan maden nedeniyle doğal ve fiziki yapısının bozulduğu, ekim ve dikime elverişliliğinin ortadan kalktığını ileri sürerek elatmanın önlenmesi, maden bedeli ve eski hale iade bedelinin davalıdan tahsilini istemiş, 06.01.2011 tarihli ıslah dilekçesi ile maden bedelinin tahsili yerine ecrimisile, eski hale iade bedeli yerine taşınmazın sürüm değeri olan 53.600 TL'nin davalıdan tahsili ile taşınmazın 4082 m² lik bölümünün ifrazı ve davalı adına tesciline, birleşen davasında ise taşınmazın sürüm bedelinin bakiyesi olan 19.185 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, ecrimisil isteğin kabulüne, taşınmazın 4.082 m²'lik bölümünün sürüm değeri olan 53.066 TL'nin davalıdan tahsiline, bu bölümün davalı adına tesciline; birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacıların, dava konusu 5603 parsel sayılı taşınmazda 28.01.2010 tarihi itibari ile paydaş oldukları görülmektedir. Anılan taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkı bulunmayan davalının, komşu 5564 ve 5602 parsel sayılı kendine ait taşınmazlar için ..... Bakanlığı .....Genel Müdürlüğünden alınan 3.5.2004 tarihli ruhsata dayanarak maden istihraç ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Gerçekten de; davalı şirketin Anayasanın 168.maddesi delaletiyle 3213 Sayılı Maden Yasası hükümleri uyarınca maden arama ve işletme ruhsatına sahip olduğu ve yine davacıya ait 17.600 m² yüzölçümündeki çekişmeli 5603 sayılı parselin 4082 m²'lik kısmında maden olduğu, aynı yasanın 2.maddesiyle kabul edilen "alçı taşı" çıkartmak suretiyle elattığı keşfen ve dosya kapsamı ile sabittir. Bilindiği, gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarihli 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan olumlu zarar ile kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir. (YHGK'nun 25.02.2004 gün ve 2004/1-120-96 sayılı kararı)Hemen belirtelim ki, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık olmalı ve değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere uygun şekilde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 266 vd. maddelerine uygun olarak açıklanması gereklidir. Bu nedenle, özellikle tarım arazilerin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler getirtilmeli, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu tarım il veya ilçe müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, hal müdürlüğünden ilgili dönem için birim fiyatlar getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir. Eğer, özellikle arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira paraları araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilerek resen emsal araştırılmalı, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.Somut olayda; yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde bir araştırma yapıldığını söyleyebilme imkanı yoktur. Zira, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, ecrimisilin hangi esasa göre tespit edildiği belirtilmemiş ve dayanakları gösterilmeden soyut belirleme ile yetinilmiştir. Öte yandan davacılar dava konusu taşınmazda 28.01.2010 tarihi itibari ile paydaş oldukları, ancak öncesinde taşınmazda hak sahibi olup olmadıklarının belirlenmemiş, davalının müdahalesinin hangi tarihler arasında sürdüğü kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmemiştir.Diğer taraftan; taşkın bölümün temliken tescili yönünden ifrazının yasal olarak mümkün olup olmadığı usulunce belirlenmemiştir. İfraz kamu düzenine ilişkin olup, resen gözetilmesi zorunlu olduğu halde, mahkemece davalı adına tesciline karar verilen kısımların ifraz edilip edilemeyeceği hususunda tereddüte mahal verilmeyecek şekilde araştırma ve değerlendirme yapılmamış olması isabetsizdir. Keza davacı taraf ıslah dilekçesi ile fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğuna göre, birleşen davanın reddi de doğru değildir.Hal böyle olunca; öncelikle davacıların çekişme konusu taşınmazda ne zamandan beri hak sahibi oldukları, taşınmaza davalı tarafından müdahalenin ne zaman başladığı tespit edilerek ecrimisil döneminin saptanması ardından bu dönem için ecrimisil hesabı yaptırılması, diğer taraftan taşınmazın 4008 m²'lik bölümünün ifrazının mümkün olup olmadığının tespiti amacıyla bilirkişi raporu ve ekindeki krokinin İlçe Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü'ne gönderilmesi, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu'nun 8. maddesinde belirtilen koşullara göre ifrazın mümkün olup olmadığının sorulması sonucuna göre birleşen davada ki istekte dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Kabule göre de; davacı taraf maden bedelinin tahsiline ilişkin talebini ıslah ederek ecrimisil ve ecrimisil ile sürüm bedeline tespit tarihi itibariyle faiz isteğinde bulunduğuna göre, maden ve malzeme bedeline yönelik talebin reddine karar verilmesi, ecrimil bakımından dönemler itibariyle faize hükmedilmiş olması ve sürüm bedeli bakımından da talep olduğu halde faize hükmedilmemiş olması isabetsizdir.Tarafların belirtilen yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.