Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17121 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 2123 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL, TAZMİNATYanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı mirasçısı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 03.12.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ...geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında iptal ve tescil isteğiyle açılmış iken, yargılama sırasında, kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası sonucu, taşınmazın dava dışı,...Belediyesi adına tesciline ilişkin kararın kesinleşmesi nedeniyle davaya tazminat davası olarak devam edilmiş; mahkemece, tazminat isteğinin kabulüne karar verilmiştir.Davacı ..., 499 (sonradan 36) parsel sayılı 1065 m² arsa vasfındaki taşınmazın, miras bırakanı-babası ... tarafından davalı gelinine, mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak temlik edildiğini, davalının o dönemde davaya konu taşınmazı tek başına satın alabilecek maddi gücü ve imkanının bulunmadığını, miras bırakanın, satış yapmakta haklı ve makul bir nedeni olmadığını ileri sürerek, eldeki davayı açmış, yargılama sırasında davaya tazminat davası olarak devam etmiş ve 30.400,00.TL'nin davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı ..., davanın reddini savunmuş; yargılama sırasında ölümü sebebiyle tek mirasçısı olan oğlu ... davaya dahil edilmiştir. Mahkemece, miras bırakanın, dava konusu taşınmazını, mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalı gelinine temlik ettiğinin sabit olduğu, taşınmaza ilişkin kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası sonucu, hükmedilen tazminat bedelinin davalıya ödendiği gerekçesiyle, tazminat isteği yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Borçlar Kanunu'nun 213. (Türk Borçlar Kanunu'nun 237.) ve Tapu Kanunu'nun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur. Somut olaya gelince; miras bırakan 1307 (1891) doğumlu ...'ın 05/02/1972 tarihinde dul olarak öldüğü, geriye mirasçı olarak çocukları davacı oğlu Kemal ile dava dışı ......'yi bıraktığı; miras bırakanın, dava konusu 499 sayılı kadastral parselde, 1960 yılında değişik tarihlerde bir kısım paylarını üçüncü şahıslara sattığı, 10100/14100 payını ise 28/06/1960 tarihinde davalı gelini Şensu'ya satış suretiyle devrettiği; temlik tarihinde mirasbırakanın, 2 kızı ve 3 oğlu olup, genç yaşta olan çocukları ile arasında herhangi bir sorun bulunmadığı, onlardan mal kaçırmasını gerektiren özel bir durumun olmadığı gözetildiğinde, 499 parsel sayılı taşınmazdaki 10100/14100 payını ölümünden uzun süre önce davalı ...'ya satış suretiyle temlikinde, mirasçılarından mal kaçırmak niyetiyle hareket ettiğinin söylenemeyeceği açıktır. Hal böyle olunca, somut olgular yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın, temlikte bulunurken mirasçıdan mal kaçırma amacının bulunmadığı, olayda 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı gözetilmek suretiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken; delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davalı mirasçısı... vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 990.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 03.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.