Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17118 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 2404 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLYanlar arasında görülen tapu iptali, tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 03.12.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı Hazine vekili Avukat .... Asli Müdahil ... vekili Avukat... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen tereke temsilcisi ... gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın, kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu 2150 ada 9,10 ve 11 parsel sayılı taşınmazların maliki 1894 doğumlu ... olmasına karşın, 1964 doğumlu...tarafından, 20.08.2007 tarihinde dava dışı ...'a; ...' tarafından da bir gün sonra 21/08/2007 tarihinde davalı ...'ya satış yoluyla temlik edildiği; ...3. Ağır ceza Mahkemesinin 210/51 esas 2010/421 karar sayılı kararıyla 1964 doğumlu ...' ın isim benzerliğinden de yararlanarak gerçekte kendi adına kayıtlı olmayan 2150 ada 9-10-11 parsel sayılı taşınmazları tapuda resmi satış sözleşmesiyle ... isimli kişiye sattığı böylece hileli davranışlarla tapu görevlilerini aldatarak nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği gerekçesiyle cezalandırılmasına karar verildiği, kararın derecattan geçerek 8.2.2012' tarihnde kesinleştiği anlaşılmaktadır.Davacı Hazine'nin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 1007. maddesi hükmü uyarınca sicillerin tutulmasından dolayı Hazinenin kusursuz sorumluluğu bulunduğunu ileri sürerek, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile asıl malik 1894 d.lu ...adına tapuya tescilini talep ettiği; 1894 d.lu ... terekesine atanan temsilcinin davaya dahil edildiği görülmektedir. Gerçekten de, yukarıda sözü edilen ...3. Ağır ceza Mahkemesinin kesinleşen kararıyla sabit olduğu üzere, dava konusu taşınmazların maliki olmayan 1964 d.lu... tarafından isim benzerliğinden yararlanılarak dava dışı ...'e yapılan satış işlemi nedeniyle... adına oluşan kaydın, yolsuz tescil niteliği taşıdığı tartışmasızdır.Ne var ki, çekişmeli taşınmazları...'den satın alan ikinci el konumundaki davalı ...'nin TMK.'nun 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanıp yararlanamayacağı yönünde yapılan araştırma ve incelemenin hükme elverişli olduğu söylenemez.Bilindiği üzere, hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla TMK'nin 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988. ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK'nin 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır. Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle, "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarihli l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtdihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir. Hal böyle olunca, davalı ... hakkında yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde soruşturma yapılması, durumu bilen veya bilmesi gereken kişi konumunda olup olmadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde açığa çıkarılması, ortaya çıkacak bulguların tüm delillerle birlikte değerlendirilmesi, hasıl olacak sonuca göre,çekişmeli taşınmazları ediniminin korunup korunamayacağı yönünde bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir. Kabule göre de, TMK'nin 28. maddesi hükmü uyarınca hukuki şahsiyetin ölümle son bulacağı, öte yandan, tapu sicillerinin tutulması ve sicil oluşturulması kamu düzeni ile ilgili olup, hakimin doğru sicil oluşturmakla yükümlü olduğu gözetilerek, 1894 d.lu ...'ın tüm mirasçıları adına ve miras payları oranında tescile karar verilmesi gerekirken, ölü kişi adına tescil kararı verilmiş olması da doğru değildir.Davalı vekilinin, bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 990.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 03.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.