MAHKEMESİ: ERDEMLİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 15/05/2007NUMARASI: 2007/53-2007/181Taraflar arasında görülen davada;Davacı, miras bırakanın paydaşı bulunduğu 47 parselin bir bölümünün davalının haksız kullanımında olduğunu ileri sürerek elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerinde bulunmuştur.Davalı, dava konusu taşınmazda bir kısım payları satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın reddine dair karar Dairece “…davalının gayrimenkul satış vaadi sözleşmesiyle pay satın almasının ana taşınmazda iştirak çözülmeden tescil isteme hakkı vermeyeceği, paydaşlardan biriyle yaptığı kira sözleşmesinin de geçersiz olduğu, bu durumda davacının payına isabet edecek ecrimisille birlikte davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle…” bozulmuştur.Bozmaya uyularak davanın kısmen kabulü ile elatmanın önlenmesine, bu kısım üzerindeki muhtesatların yıkımına ve ecrimisile karar verilmiştir.Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi,yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamı gereğince davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir. Tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.'nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.Nevarki, uygulamada söz konusu yasanın 381. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.İşte bu gibi hallerde HUMK.'nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HUMK.'nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.Kısa kararda “..davanın kısmen kabulü ile davalının müdahalesinin menine, 2832.87.-YTL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile ecrimisilin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine …” gerekçeli kararda “…davanın kısmen kabulü ile .….krokide (A) ile gösterilen 5492.80 m2’lik kısma vaki elatmanın önlenmesine, bu kısım üzerinde davalı tarafından oluşturulan muhdesatın kaline…” denilmek suretiyle kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişkiye düşülmüştür. Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün 10.4.l992 gün, 1992/7 Esas, 1992/4 Sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.02.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.