MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİSYanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil-tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 29.11.2013 Cuma günü saat 9.43 da daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-Dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir. Mahkemece, muvazaa olgusu sabit görülerek tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne, tenkis isteği bakımından ise davanın tefrikine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakan ...'ın 13.02.2011 tarihinde ölümü sonucunda davacılar ile dava dışı oğlu ...'in mirasçı olarak kaldıkları, davalının ise ...'in eşi, mirasbırakanın da gelini olduğu, çekişme konusu 20 parsel sayılı taşınmazın ise tapulama ile ½ şer paylarla muris ve davalı adlarına 13.04.1976 tarihinde tescil edildiği, bilahare murisin adına kayıtlı payı 31.07.1986 tarihinde davalıya satış suretiyle temlik ettiği, sonradan imar uygulamasına tabi tutulan taşınmazın 186 ada 2 ve 20 parsel sayılı taşınmazlara revizyon gördüğü anlaşılmaktadır. Davacılar, mirasbırakan tarafından yapılan temlikin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlar, 27.05.2011 tarihli dilekçelerinde ise muvazaaya dayalı isteklerini taşınmazın ½ payına teşmil etmişlerdir. Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Borçlar Kanunu'nun 213 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve mâkul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Somut olaya gelince; davalı çekişmeli taşınmazın ½ payının kendisine ait olduğunu, diğer ½ payı da muristen bedeli karşılığında satın aldığını, hatta murisin ilk önce yeri satmak için davacı oğlu ...'a teklifte bulunduğunu, ancak onun satın almadığını savunmuş, davacılar tanığı olarak dinlenilen ...'ın eşi de taşınmazın satışının eşine teklif edildiğini doğrulamıştır. Davalı tanık beyanlarından da; murisin taşınmazı satılığa çıkardığı, bir çok kişiye satın almaları için teklifte bulunduğu, ancak yolu olmadığından taşınmazın satılamadığı, bunun üzerine davalı gelini tarafından satın alındığı, muris ile davacı çocuklarının arasının iyi olduğu anlaşılmakta olup, murisin mal kaçırmasını gerektirecek her hangi bir sebebin varlığı kanıtlanamamıştır. Tüm bu olgular birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakan tarafından yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olmadığı sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı biçimde kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Davalı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.