Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16828 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 13363 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLYanlar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, ehliyetsizlik ve hile hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, akit tarihinde miras bırakanın fiil ehliyetinin bulunduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakan ...'in kat mülkiyeti kurulu 10459 ada 1 parseldeki 8 nolu meskenini 04.10.2007 tarihinde satış suretiyle davalıya devrettiği, 1944 doğumlu olan murisin 16.11.2008 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı oğlunun kaldığı görülmektedir.Davacı, miras bırakanın psikolojik sorunlarının bulunduğunu ve aklen zayıf olduğunu, davalının, murisin bu durumundan faydalanarak çeşitli hile ve desise kullanarak anılan taşınmazı 19.000.-TL satış göstermek suretiyle adına devrini sağladığını, gerçekte taşınmazın değerinin en az 80.000-100.000.-TL civarında olduğunu, davalının alım gücünün de bulunmadığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.İddianın içeriği ve ileri sürülüş biçimi itibarıyla davada ehliyetsizlik iddiasının yanısıra hile hukuksal nedenine de dayanıldığı görülmektedir.Bir davada, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun, 11/04/1990 gün, ve 1990/1-152, 1990/236 sayılı kararında da vurgulandığı üzere davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Önem derecesine göre bu nedenlerin sırayla araştırılması gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, miras bırakanın akit tarihinde hukuki ehliyete haiz olduğu ... Kurumu 4. ... Kurulu'ndan alınan rapor ile belirlendiğine göre, ehliyetsizlik iddiası yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davacı vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Davacı vekilinin öteki temyiz itirazlarına gelince,Bilindiği üzere hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili ... olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Somut olayda, mahkemece, hile olgusu yönünden bir değerlendirme yapılmış değildir.Hal böyle olunca, yukarıda belirlenen ilkeler çerçevesinde araştırma ve soruşturma yapılarak hile iddiası yönünden hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davacı vekilinin belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.