Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16813 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 12539 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : BEYKOZ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 09/05/2013NUMARASI : 2010/256-2013/231Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi, yıkım, ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, paydaşlar arasında harici ve rızai bir taksim olmadığı, taşınmazdaki ortaklığın satış yolu ile giderilmesine karar verildiği, diğer paydaşların davada yer almadıkları gerekçesiyle elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinin reddine, ecrimisil isteğinin kabulüne karar verilmiştir.Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden, çekişme konusu 10 ada 10 parsel sayılı taşınmazın davacıların miras bırakanları ve davalı ile dava dışı kişiler adına kayıtlı olduğu, taşınmazın cinsinin tarla olduğu ve davalının da bir bölümüne kaçak bina yaptığı, Beykoz Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 4.3.2010 tarih, 2007/1175 Esas-2010/306 Karar sayılı ilamı ile taşınmaz bakımından verilen satış suretiyle ortaklığın giderilmesi kararının 18.1.2011 tarihinde kesinleştiği ancak infaz edilmediği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki el atmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine el atmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa, açacağı el atmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu el atmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyo-ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere yönelen aşırı akım ve nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle oluşan hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler kurulduğu bir gerçektir. Türk Medeni Kanun'nun (TMK) 706, Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237 ve Tapu Kanununun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz ise de, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şüyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde pek çok kimse zarar görecek, toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planı olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanmalı, harici veya fiili taksim yoksa, uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi TMK'nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince, taşınmazda tüm paydaşları bağlayan fiili kullanma biçimi oluşmadığı açıktır.Ne var ki, mahkemece taşınmazda davacıların kullanabilecekleri bir yer olup olmadığı ya da taşınmazın tamamının davalı tarafından kullanılıp kullanılmadığı tam olarak araştırılmamıştır.Hal böyle olunca, yerinde yeniden keşif yapılarak yukarıdaki ilkeler uyarınca inceleme yapılması, davacıların kullandıkları ya da kullanabilecekleri bir yer olup olmadığının belirlenmesi ve bu belirlemeye göre elatmanın önlenmesi isteği bakımından bir karar verilmesi, ayrıca TMK'nun 692/1. maddesi gözetilerek tarla niteliğindeki taşınmaza bina yapılmak suretiyle niteliğinin değiştirildiği gözetilerek yıkım isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davacılar vekilinin, temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.