MAHKEMESİ : BÜYÜKÇEKMECE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 30/04/2013NUMARASI : 2009/444-2013/419Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 04.11.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat Z.. A.. T.. ile temyiz edilen davalı İ.. Y.. ve vekili Avukat H.. Y..i, Avukat A.. D.. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı, annesi olan mirasbırakanı M.. Y..'nun maliki olduğu 7789 parsel sayılı taşınmazı tapuda satış göstererek davalılardan İ.. Y..'ye temlik ettiğini, sözkonusu temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, davalının, mirasbırakan annesinin Bakırköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1995/351 Esas sayılı dosyasında avukatlığını yaptığını, akit tarihinde muris ile aralarının bozuk olduğunu, murisin mal satmaya ihtiyacının olmadığını, davalının da alım gücünün bulunmadığını, davalı taşınmazı vekâlet ücreti olarak aldığını bildirse de gerçekte taşınmazın davalıya bedelsiz aktarıldığını, davalının bununla da yetinmeyip, mirasbırakana ait ve m2 olarak daha büyük olan komşu 7798 olu parseline de göz koyarak her iki parselin birleştirilip eşit olarak iki parçaya bölünmesi için arkadaşları aracılığı ile imar ve ifraz folyeleri hazırlattırıp belediyeye sunduğunu, bu kapsamda 18.000 m2 taşınmazın belediyeye hibesinin talep edilmesi üzerine çekişmeye konu 7789 nolu parselin bir kısım payını Esenyurt Belediyesine şartlı olarak hibe ettiğini, mirasbırakanın bu işe yanaşmaması üzerine amacını gerçekleştiremediğini, belediye payının imar uygulaması sonunda 2870 ada 8 nolu imar parseline gittiğini ve muvazaalı temlikler ve isim değişiklikleri neticesinde olayları bilen ve kötüniyetli olan davalı Esen Sağlık Turizm Anonim Şirketi adına kaydedildiğini ileri sürerek, 7789 nolu parselin imarla gittiği 2870 ada 6 nolu parselin tamamı ile 2870 ada 8 nolu parselin davalı firma adına kayıtlı ½ payının tapusunun iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında davalı firma ile anlaştığını ve onun yönünden davasından feragat ettiğini beyan etmesi üzerine firma hakkındaki dava tefrik edilmiştir. Davalı İ.. Y.. ise, Bakırköy 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/4 Esas 2009/3 Karar sayılı dosyasının tarafları ile konusunun aynı olması sebebi ile öncelikle derdestlik sebebi ile eldeki davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, öte yandan, satışın yapıldığı dönem mirasbırakanın vekili olduğunu, ekonomik durumu kötü olan ve hakkında icra takipleri bulunan murisin borçlarını ödeyebilmek için çekişmeye konu yeri sattığını, davacının kötüniyetli olduğunu, aralarında düzenlenen ibranamenin bunun göstergesi olduğunu, iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, Adli Tıp Kurumunca üzerindeki imzanın davacıya ait olduğu saptanan ibraname içeriğinden davacının davalı ile asaleten ve vekâleten hukuki ilişkisinin var olduğu, 01.06.1999 tarihi itibariyle tüm vekâlet ve özel hukuk ilişkileri nedeniyle davacı tarafından bizzat ibra edildiği, davacı mirasçının satış tarihinden itibaren tüm aşamalara katılarak satışa onay verici işlemler yaptığı, değerler arası farkın tek başına muvazaa olgusunu kanıtlamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan M.. Y..'nun 48.700 m2 olan tarla vasıflı 7789 parsel sayılı taşınmazını davalının eşi olan vekili C.. Y.. aracılığı ile 24.12.1997 tarihinde davalıya satış suretiyle devrettiği, davalının da 98/2400 payını 15.05.1998 tarihinde Esenyurt Belediyesine hibe ettiği, anılan parselin imar uygulaması ile 2319 ada 5 nolu parsele gittiği, bu parselinde yeni bir imar uygulamasına tâbi tutularak 26183,44 m2 arsa vasfı ile oluşan 2870 ada 6 nolu parselin tamamının imara istinaden davalı adına kaydedildiği, yargılama sırasında da bu parselin de yoldan ihdas edilen 20 nolu parselle tevhit edilerek oluşan 26196,09 m2 yüzölçümlü 2870 ada 21 nolu parselin yine davalı adına tescil edildiği, 1926 doğumlu olan mirasbırakan M.. Y..'nun 28.06.2007 tarihinde öldüğü ve geride mirasçı olarak yalnızca davacı kızının kaldığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davası açma hakkı, murisin ölümüyle doğan bir hak olup, davacının imzasının bulunduğu ''Karşılıklı İbranamedir'' başlıklı belgenin içeriği itibariyle düzenlendiği tarihte (davalı taraf bu belgenin çekişme konusu temlikten 16 ay sonra düzenlendiğini beyan etmiştir.) mirasbırakanın henüz sağ olduğu ve davacının mirasçı sıfatını kazanmadığı, doğmamış haktan vazgeçilemeyeceği, kaldı ki yine belge içeriğine göre; davalının, bir dönem murisin ve davacının avukatlık görevini ifa etmesi sebebi ile bu ilişkilerinden dolayı davalının kendi adına ve vekili olduğu mirasbırakan adına davalıyı ibra etmesine yönelik düzenlenmiş olduğu belgeye, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı açılan eldeki dava bakımından değer verilemeyeceği açıktır.Öte yandan; dosyadaki tüm deliller ve özellikle tanık anlatımlarına göre; mirasbırakanın varlıklı bir kişi olup, taşınmaz satmaya ihtiyacının olmadığı, çekişme konusu taşınmazı satış suretiyle devretmesini gerektirecek makul ve zorunlu sebebinin bulunmadığı, her ne kadar davalı taraf; murisin, borcu sebebi ile evinin satışa çıkartılması ve hakkında icra takipleri yapılması üzere taşınmazı sattığını, bu takiplerden dolayı resmi veya elden borçlulara ödemeler yaptığını iddia etmiş ise de, mirasbırakanın evinin icra takip dosyasında satışa çıkartıldığı 14.10.1998 tarihi ile, dava dışı İsa Çetin'in muris hakkında Eyüp 3. İcra Müdürlüğü'nün 1008/2166 Esas sayılı dosyasından 14.12.1998 tarihinde başlattığı icra takibinin, çekişme konusu taşınmazın davacıya temlikinden yaklaşık bir yıl sonra olduğu, öte yandan avukatlık yapan ve icra takip dosyalarında mirasbırakanın vekili olarak görev yapan davalının, bu sıfatı sebebi ile muris adına ödemeler yaptığı, kaldı ki anılan icra dosyasına muris adına dava dışı S.. B..'ın 31.3.2000 tarihinde yapmış olduğu 90.529,888.000.-TL ödemeye ilişkin tahsilat makbuzunda, S.. B.. isminin de tahrif edilerek davalının isminin yazıldığının tespit edilmesi sebebi ile davalı hakkında açılan ceza davasının da zamanaşımı sebebi ile düştüğü, davalının çekişme konusu taşınmazın bedeline karşılık mirasbırakanın bir kısım borçlarını ödediğini de ortaya koyamadığı, diğer taraftan; davacının mirasbırakanın tek çocuğu olduğu, davacının babası, murisin de eşi olan C.. Y..'nun 2002/793 Esas sayılı dosyada 19.11.2002 tarihli duruşmada tanık sıfatı ile alınan beyanında; davacının, kendisi ve mirasbırakan ile arasının 4-5 yıldır bozuk olduğunu, görüşmediklerini, davacının evlerine gelmediğini, gelse de evlerine almayacaklarını ifade ettiği, yine eldeki davada tanık A.. E...'in; davacının yabancı biri ile evlenmesi sebebi ile mirasbırakanla arasının bozuk olduğunu, konuşmadıklarını, davacıya kızdığı için taşınmazını avukatı olan davalıya hibe ettiğini mirasbırakandan duyduğunu, yine tanık M.. T...'nun; murisle bir konuşmalarında kızının bir yabancı ile evli olması sebebi ile mallarını devlete bağışlayacağını, bir avukata da bağış yaptığını söylediğini, yine tanık O..S..'ün de; davacının müslüman olmayan biri ile evlenmesi ve huyununda iyi olmaması sebebi ile mirasbırakanla dargın olduklarını, murisin bir konuşma sırasında 48 dönümlük yerini kızına kızarak bedelsiz olarak davalıya devrettiğini ifade ettiğini bildirdikleri, diğer taraftan taşınmazın satış değeri ile gerçek değer arasında da aşırı fark bulunduğu, davalının satış bedelini de ödediğini ispat edemediği anlaşılmaktadır. Belirtilen bu olgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, mirasbırakanın davalıya yapmış olduğu çekişmeye konu temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaa ile illetli olduğu kabul edilmelidir. Hâl böyle olunca, yargılama sırasında çekişme konusu 2870 ada 6 nolu imar parselinin, yoldan ihdas edilen taşınmazla tevhit edilerek 2870 ada 21 nolu parsel olduğu gözetilerek, yoldan ihdas edilen bölüm ayrı tutulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, 04.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.