Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16714 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 873 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ZONGULDAK 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/02/2013NUMARASI : 2010/116-2013/48Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve miras payı oranında tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne; dava konusu 27 ada 343 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının 424163274792/3945500000000 hissesinin iptali ile davacı adına tesciline, dava konusu taşınmaz üzerindeki tüm bağımsız bölümlerin davalıya aidiyetinin tespiti ile tapu kaydına şerh verilmesine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 27 ada 303 parsel sayılı taşınmazın tarafların mirasbırakanları Fatma ve Mehmet adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı iken; mirasbırakan Mehmet'e ait 245/363 payın mirasçılarına intikal ettiği, bilahare dava dışı mirasçılar Nezahat, Güler, Mehmet ve Yusuf ile davacı Erol'un çeşitli tarihlerde babalarından kalan paylarını davalıya satıp devrettikleri, mirasbırakan Fatma'nın ise kendisine ait 118/363 pay ile eşinden miras yolu ile kalan payını 6.10.1995 tarihinde davalıya satış yolu ile temlik ettiği, davalının taşınmazda 11.8.2008 tarihinde müstakilen malik olduğu, 303 parselin 342 parsel ile tevhidi sonucu 'arsa' vasfında 27 ada 343 parsel sayılı taşınmazın oluştuğu, 11.11.2009 tarihinde taşınmazda kat irtifakı tesis edilmekle 9 adet bağımsız bölümün davalı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.Davacı, annesi Fatma tarafından yapılan 6.10.1995 tarihli satış işleminin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme neticesinde, davalıya yapılan temlikin muvazaalı olduğu saptanmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalının temyiz itirazları yerinde olmadığından reddine.Davacının temyiz itirazlarına gelince;Hemen belirtilmelidir ki, mirasbırakan F.. E..'in davalıya yaptığı pay temliki arsa niteliğindeki 303 parsel sayılı taşınmaza ilişkindir.Oysa, davalı tarafından taşınmaz üzerine bina yapılarak tapu kayıtlarında kat irtifakı tesis edildiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 719. maddesi taşınmazların yatay mülkiyet kapsamını belirlerken 718. maddesi hükmü ile de dikey mülkiyet kapsamı belirlenmiştir. Diğer yandan, yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arzın mülkiyetine bağlıdır. Bu husus Türk Medeni Kanunun 684. maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Bu düzenlemeler karşısında; üzerinde 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu uyarınca kat irtifakı veya kat mülkiyeti kurulmamış bir binanın mülkiyetinin TMK.nun 684. maddesi gereğince zeminin mülkiyetine tabi olacağından müstakil olarak kullanılan bölüm veya katlarda bağımsız mülkiyet oluşturulmasına yasal olanak yoktur. Gerçekten de; hukukumuzda çifte mülkiyet kabul edilmemiş olup taşınmaz üzerindeki her türlü muhdesat ve yapılar arzın mülkiyetine tabidir. Başka bir değişle bütünleyici parça niteliğindedir. Bu nedenle, binadaki belli bir bölümün bir tarafa aidiyeti ile onun adına tescili ayrık durumlar hariç (Kat Mülkiyeti Kanunu) yasal açıdan mümkün değildir. Ancak sonradan inşa edilen bölüm veya kat bakımından koşulların varlığı halinde bedel talep edilebileceği kuşkusuzdur. Somut olaya bu ilke ve esaslar çerçevesinde bakıldığında, mahkemece kat irtifakı kurulu taşınmaz üzerindeki binanın davalıya, zeminin paylı mülkiyet üzere davacı ve davalı adına çifte mülkiyet oluşacak şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Öte yandan, 6100 s. HMK'nun 297/2. maddesinde düzenlenen hakimin doğru sicil oluşturma görevi gereğince infazda tereddüt yaratmayacak biçimde hüküm oluşturulması gerekir.Ayrıca, taşınmazın temlik tarihinde mevcut değeri ile dava tarihindeki değerleri arasında fark olacağından, yapının hangi tarihte ve kim tarafından yapıldığı, davalının yaptırdığı bölümlerin nelerden ibaret olduğu, bu ilave ve eklentiler yapılmadan önce ve sonra taşınmazda meydana gelen değer artışı vb. hususlarda herhangi bir tespit yapılmadığı da görülmektedir. Öyleyse, muvazaaya konu edilen 118/363 paydan, davacıya isabet edecek 1/4 oranındaki miras payı ile 245/363 paydan, davacıya isabet edecek 1/16 paya tekabül eden arsa ve temlik tarihinde mevcut muhtesat değeri ile kat irtifaklı bağımsız bölümlerin değerinin, ayrıca tevhitle oluşan 343 parsel sayılı taşınmaz ile temlike konu 303 parsel sayılı taşınmazların yüzölçümleri de dikkate alınarak keşfen bilirkişi marifetiyle tespit edilmesi, değerlerine göre oran kurularak payın belirlenmesi ve belirlenecek payın ayna tahvil edilerek bunun üzerinden iptal ve tescile karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davacının, bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.