Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16588 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 11943 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ, YIKIMYanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece, taşınmazda paydaş olan ...'nin 1966 tarihinde ölümü üzerine ilamda yazılı mirasçılara payları oranında hissenin irsen intikal ettiği, davalı ... 'nin de bu mirasçılar arasında olduğu taşınmazda çok sayıda mirasçı olduğu, aralarında taksimin yapıldığını gösteren delil bulunmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın izale-i şüyu ve buna bağlı muhdesatın aidiyeti davasıyla çözümlenebileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden, çekişme konusu 88 parsel sayılı taşınmazın ... kızı ..., ... kızı ... ..., ... oğlu ..., ... oğlu ... oğlu ... adına 1/5'er pay ile hükmen 5.4.2004 tarihinde tescil edildiği, üzerindeki kerpiç evin ... ve ... ait olduğuna dair şerh olduğu, davacı ...'in taşınmazın paydaşlarından olduğu, davalılar kayıt maliki olmayıp kayıt malikleri ile de irs ilişkisi üzerinde durulmamıştır. Türk Medeni Kanununun 693/3. maddesinde düzenlendiği üzere; “Paydaşlardan her biri, bölünemeyen ortak menfaatlerin korunmasını diğer paydaşları temsilen sağlayabilir.”. Bu durumda diğer paydaşların davada yer almasına gerek olmadığı açıktır. Öte yandan, bina arzın mütemmim cüzi olup, arza tabidir kayda konulan şerh malikine kişisel hak sağlar. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Ne var ki, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Öte yandan, 4721 s. Türk Medeni Kanunun (TMK) 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 237, Tapu Kanununun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.Ne var ki, mahkemece hükme yeterli bir araştırma yapılmış değildir.Hal böyle olunca, öncelikle davalıların taşınmazın paydaşlarının mirasçılarından olup olmadığının araştırılması, kayıt malikleri ile bir ilgileri yoksa davanın kabulüne karar verilmesi, kayıt maliklerinden birisinin mirasçıları olduğunun saptanması halinde yukarıdaki ilkeler uyarınca araştırma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.Davacının temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.