Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16586 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 11926 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLYanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.Toplanan deliller ve dosya içeriğinden, davaya konu 1922 parsel sayılı taşınmazın 1989 yılında 1455 sayılı parselin ifrazından oluştuğu ve 1455 parsel taraflarının kök murisi ve dedeleri ...'e aitken, ...'in ölümü ile geriye mirasçı olarak çocukları ..., ..., ... ve ...'i bıraktığı, ..., ... ve ...'nın, ...'in mirasçıları sadece kendileri imiş gibi taşınmazı adlarına intikal yaptırmaları ve ...'e satmaları üzerine davacıların babası ve murisi ...'in, ketmi verese hukuki sebebine dayanarak ... aleyhine tapu iptal ve tescil davası açtığı ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.10.1991 gün 1991/277 Esas ve 1991/306 Karar sayılı ilamı ile davanın kabulüne, taşınmazın ¼ payının ... adına tesciline karar verildiği, kararın derecaattan geçerek kesinleştiği, ancak bu kararın infazının yapılmadığı, bu esnada taşınmazın ... tarafından 1993 yılında ... 'e, ...'in de 1996 yılında ...'e, tarafından da 1999 yılında davalı ...'e satıldığı, eldeki davanın ise 30.9.2011 tarihinde ... mirasçıları tarafından ... 'e karşı açıldığı mahkemece, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1991/277 Esas ve 1991/306 karar sayılı ilamının eldeki dava bakımından kesin hüküm oluşturacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.Bilindiği ve 6100 sayılı HMK'nun 303. maddesinde düzenlendiği üzere maddi anlamda kesin hükümden söz edilebilmesi; diğer bir anlatımla yeni açılan bir davaya karşı o davanın daha önce kesin hükme bağlanmış olduğunun söylenebilmesi için, birinci dava ile ikinci davanın müdeabihlerinin (konusunun) taraflarının, dava sebeplerinin aynı olması gerekir.Bu unsurları taşıyan kesin bir hükmün bulunduğu hallerde, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanılarak ve aynı konuda yeni bir dava açılamaz; açılırsa bu dava dinlenmez, dava şartı yokluğundan reddedilir.Maddi anlamda kesin hüküm, yargısal (kazai) kararlara tanınan yasal gerçeklik (hakikat) vasfıdır. Bu vasıf yargısal (kazai) kararların gerçeğe (hakikata) uygun olarak verildiğinin kabul edilmesini zorunlu kılar. Kesin hüküm kuralı, haklı ve adil kararların korunması yanında, kişiler arasındaki çekişmelerin sonsuza dek davam etmesini önlemek, toplumun istikrar ve düzenini sağlamak, hukukun ve yargının güvenirliğini korumak amacıyla da kabul edilmiştir. Bütün yasal yollar kapandıktan ve verilen hüküm kesinleştikten sonra, aynı davanın tekrar yargı önüne getirilmesi, toplumda sonu gelmeyen çekişmelere, huzursuzluklara, istikrarsızlıklara, kazanılmış hakların her zaman ortadan kaldırılabileceği endişesine neden olur. Çelişkili kararların çıkmasına sebebiyet verir. Bu itibarla, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan Devletin iştiraki, hakimin tarafsız araştırması ve iradesi ile kurulan, tüm yasal yollardan geçmek suretiyle; diğer bir anlatımla şekli yönüyle de kesinleşen önceki hükmün korunmasında kamunun büyük yararı bulunmaktadır. Hukukumuzda kamu düzeninden sayılan ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 303. maddesinde düzenlenen kesin hüküm tarafların anlaşmaları ile ortadan kaldırılamadığı gibi, mahkemece kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulur. Düzenlediği hak ve çıkar ilişkileri yönünden yasal gerçeklik (hakikat) sayıldığından taraflarını bağlar.Somut olaya gelince, davacıların babaları ve murisleri ...'in ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1991/277 Esas ve 1991/306 Karar sayılı dosyasında açtığı tapu iptali ve tescil davasında ketmi verese hukuki sebebine dayandığı halde mirasçıları olan davacılar tarafından açılan eldeki davada kesinleşmiş mahkeme kararına yani mülkiyet hakkına dayanılmaktadır. Öte yandan, her iki dava da, davalılar da farklı kişilerdir.Bu durumda, 1991/277 Esas sayılı davanın eldeki dava bakımından kesin hüküm oluşturacağı yönündeki mahkeme kararında isabet bulunmamaktadır.Hal böyle olunca, işin esasına girilerek toplanan ve toplanacak taraf delilleri birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.Davacıların temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.