Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1654 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 541 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : FOÇA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/06/2008NUMARASI : 2004/126-2008/161Taraflar arasında görülen davada; Davacı, miras bırakanı Y.E.'ın maliki olduğu 4 parça taşınmazını kız çocuklarından mal kaçırmak amacıyla tek oğlu olan davalı Y.'a satış suretiyle muvazaalı olarak temlik ettiğini, Yakup'un da muvazaayı gizlemek amacıyla taşınmazların 3 tanesini diğer davalılara danışıklı temlik ettiğini ileri sürerek, miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur. Davalılar, iddiaların yersiz olduğunu bildirip, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, temliki işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 20.10.2009 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden M. T. vekili Avukat .geldi, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden vekili avukatlar ile temyiz edilen vekili avukat gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, davacı ve davalılardan Y.'un miras bırakanı Y.'un maliki olduğu 1051 parsel sayılı taşınmazının 25.03.1975 tarihli, 56 ( yeni 2) parsel sayılı taşınmazının ise tamamını 03.03.1980 tarihli, 102 parseldeki payını 09.01.1992 tarihli, 1319 parseldeki payını da 24.05.1995 tarihli akitlerle davalı oğluY.'a satış suretiyle temlik ettiği, davalı Y.'unda 2 parsel sayılı taşınmazı 05.09.2002 tarihinde davalı E.e sattığı,102 ve 1319 parseldeki paylarını da 28.06.2002 tarihinde davalı M.'e sattığı görülmektedir. Davacı, miras bırakanın davalı Y.'a yapmış olduğu temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaa ile illetli olduğunu, davalılar E. ve M.'inde durumu bilen konumunda bulunduklarını ileri sürerek eldeki davayı açmış olup, Mahkemece,miras bırakan Y.'un taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığı, davalı Y.'un murisin tek oğlu olduğu, ölünceye kadar aynı avluya bakan evlerde birlikte oturdukları, davalı Y.'un davaya konu taşınmazları satın alacak ekonomik gücünün bulunmadığı, daha önce ticaretle uğraşan Y.'un borçları nedeniyle murisin önemli miktarda taşınmazlarını satarak borçlarını kapattığı, değerler arası fahiş fark bulunduğu gözetilerek miras bırakan tarafından Y.a yapılan temliki işlemlerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu benimsenmek, diğer taraftan davalı E.'in davalı Y.'un halasının kızının kocası olduğu, satın aldığı 2 parsel sayılı taşınmazın halen davalı Y. tarafından kullanıldığı, davaya konu taşınmazlardan 1051 parselide davalı Y.'tan alıp tekrar Y.'a geri sattığı, durumu bilen veya bilebilecek konumda bulunduğu belirlenmek suretiyle bu davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsiz bulunmamaktadır. Davalı y. ve E. temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine; Davalı M.'in temyizine gelince, 102 ve 1319 parsellerdeki muristen intikal eden payların son maliki davalı M.'in koşullarının gerçekleşmesi halinde Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanacağı açıktır. Bu durumda, taşınmazı Y.’dan edinen davalı M.’in davalı Y. ile el ve iş birliği içinde olup olmadığı taraflar arasındaki durumu bilen ve bilmesi gereken konumunda bulunup bulunmadığının kuşkuya mahal vermeyecek biçimde belirlenmesi önem arz etmektedir. Bilindiği üzere; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplam düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir. Yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde son kayıt maliki M. yönünden yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olduğu söylenemez.O halde eksik tahkikat ile yetinilerek davalı M. yönünden yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalı M.'in, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedene hasren HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.12.2008 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 625.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 18.02.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.