MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLYanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 22.11.2013 Cuma günü saat:11.16'da daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-Dava, taraf muvazaası, hile ve ikrah hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, hükmüne uyulan bozma ilamı sonrasında çekişme konusu taşınmazın davalıya temlikinin inançlı işlem şeklinde yapıldığı gerekçesiyle mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, davacının, çekişme konusu 2365 parsel sayılı taşınmazdaki 17 nolu bağımsız bölümü 26.2.2010 tarihli akitle davalıya satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.Davacı, anılan temlikin davalı ve yakınlarının hilesi, baskı ve tehditleri ile gerçekleştirildiğini ileri sürerek, eldeki davayı açmış, yargılama sırasında ibraz ettiği dilekçe ile dava sebebi olarak ayrıca taraf muvazaasına da dayandığını belirtmiştir.Dosya kapsamı ile, davacının taraf muvazaasına dayalı iddiasını 05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca yazılı delille ispat edemediği, ayrıca, davalının ... Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/4257 nolu soruşturma dosyasında 26.02.2010 tarihinde alınan beyanında dava konusu taşınmazın devri bakımından bağlayıcı bir ifadesinin de olmadığı açıktır. Öyleyse, taraf muvazaası iddiasına dayalı iddia bakımından davanın reddi gerektiği kuşkusuzdur.Ne var ki, davacı taraf muvazaası iddiası yanında hile ve ikrah hukuksal nedenlerine de dayalı olarak da eldeki davayı açmıştır. Bilindiği üzere; hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunu'nun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Öte yandan; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 37. (818 s. Borçlar Kanunu'nun (BK) 29.) maddesine göre, bir kimse, karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi veya yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz. TBK'nin 38. (BK'nin 30.) maddesinde belirtildiği üzere korkutmadan (ikrahtan) söz edilebilmesi için, tehdidin sözleşmeyi yapan kimsenin veya yakınlarının kişilik haklarına veya mal varlıklarına yönelik olması, korkutmaya maruz kalanın sübjektif durumuna göre ağır ve derhal meydana gelebilecek nitelik taşıması, haksız (hukuka aykırı) sayılması, illiyet bağının bulunması, yani sözleşmenin tehdidin yarattığı korku sonucu yapılması zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde iradesi sakatlanan taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir. Hemen belirtmek gerekir ki, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Korkunun kalktığı tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih ve zımni bir irade açıklaması ile feshedilebileceği gibi def'i veya dava yoluyla da kullanılabilir. (TBK'nin 39. m.) Sözleşme iptal edilmekle yapıldığı andan itibaren ortadan kalkacağı için, yerine getirilen edim istihkak davası (tapulu taşınmazlarda iptal ve tescil davası), bunun mümkün olmadığı hallerde sebepsiz zenginleşme davası ile geri istenebilir. Somut olayda, davada taraf muvazaası iddiası yanında hile ve ikrah hukuksal nedenlerine de dayanıldığına göre bu hukuki sebepler bakımından bir değerlendirme yapılmadan sonuca gidilmiş olmasının doğru olduğu söylenemez.Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda, hile ve ikrah iddiası bakımından toplanan delillere göre bir değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.Davalının bu yönlere ilişkin temyiz itirazları belirtilen sebeplerle yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.