Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1645 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 15655 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : SİLİVRİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 08/06/2011NUMARASI : 2008/156-2011/326Yanlar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı S. U.ve davalı tarafından yasal süre içerisinde duruşmalı temyiz edilmiş olmakla duruşma günü olarak saptanan 19.06.2012 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat S. Ç. geldi, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalı H. K. vekili Avukat ile temyiz edilen diğer davacılar gelmediler,yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan S. K.'nın (eski)2676 (yeni) 3090 parsel sayılı taşınmazının ½ payının çıplak mülkiyetini 10.05.1994 tarihinde davalıya satış suretiyle, 761 parsel sayılı taşınmazının ½ payını ve dava dışı 2575 parsel sayılı kargir ev bahçesi vasıflı taşınmazının tamamını da ölünceye kadar bakım aktiyle davalıya 28.01.1992 tarihinde temlik ettiği anlaşılmaktadır. Davacılar, miras bırakanın davalıya yapmış olduğu temliklerin kendilerinden mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlar, davacı S. dışındaki davacıların açtıkları davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.1-Mahkemece, 3090 parsel sayılı taşınmazın ½ payının çıplak mülkiyetinin miras bırakan tarafından mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalıya devredildiği gözetilmek suretiyle bu taşınmaz açısından davanın kabul edilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.2-Davacı S.temyiz itirazlarına gelince; Bilindiği üzere;ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.511 ( 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 611)). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (B.K.m.5l4 (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.614)).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (B.K.m.l8 (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 19)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.Somut olaya gelince; miras bırakan S. K. dava dışı 2575 parsel sayılı kargir ev ve bahçesi vasıflı taşınmazının tamamı ile davaya konu 761 parsel sayılı tarlanın ½ payını davalıya ölünceye kadar bakım akdiyle devretmiş olup, taraflarca murisin başka mal varlığı bulunduğunun belirtilmemiş olması karşısında, davaya konu edilen parsellerle birlikte dava dışı 2575 parsel sayılı taşınmazların murisin tüm mal varlığını oluşturduğu görülmektedir. Öyle ise ölünceye kadar bakma akti iki taraflı ivazlı bir akit olduğundan bakım borcunun temini için bununla orantılı ve makul düzeyde bir temlik yapılmış olması gerekir. Ne var ki, davalıya ölünceye kadar bakım akdiyle devredilen taşınmazların murisin tüm mal varlığına oranının makul bir seviyede kaldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Keza, mirasçıların 2575 parsel sayılı taşınmaz ile ilgili bir dava da açmadıkları gözetildiğinde 761 parsel sayılı taşınmaz hakkında açılan davanın da kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere reddine karar verilmiş olması isabetsizdir. Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollamasıyla ) HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 21.12.2011 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan davacı S. U. vekili için 900.00.-TL. duruşma avukatlık parasının diğer temyiz edenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.