Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16419 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 902 - Esas Yıl 2014





İNCELENEN KARARINMAHKEMESİ : GEREDE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 06/06/2013NUMARASI : 2013/26-2013/295 +Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve çekişmenin giderilmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, tetkik hakimi ....raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp, düşünüldü; -KARAR- Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve çekişmenin giderilmesi isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, mirasbırakan A....B..’nun paydaşı olduğu 64 parsel sayılı taşınmazda 80 yıl önce o zamanki paydaşların kendi aralarında taksim yaptıklarını, fiili taksime göre kullanılan taşınmaza diğer paydaşlardan olan davalıların evlerini yaptıklarını, kendisine düşen kısma ev yapmak istediğinde ise davalıların Kaymakamlığa müracaat ederek aleyhine men kararı aldıklarını ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır. Davalılar, dava konusu taşınmazın taksimi yapıldığı iddiasının doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 64 parsel sayılı taşınmazda davacının murisi A...B... ile davalılar murisi Ş...B...ve dava dışı birçok kişinin paydaş oldukları anlaşılmaktadır. Öte yandan; davalıların 01.10.2012 tarihinde müracaatları üzerine Gerede Kaymakamlığı’nca davacının diğer paydaşların muvafakatını almadan 64 parsel sayılı taşınmaza beton temel atmak ve üzerine konteyner koymak suretiyle 30.09.2012 tarihinde tecavüz ettiğinden bahisle 11.10.2012 tarih ve 53 karar sayılı kararı ile tecavüzün menine karar verildiği görülmektedir. Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebili r. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şüyuun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şüyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince; yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Şöyle ki, taraflar arasındaki ihtilafın çözümü bakımından, çekişme konusu taşınmazda pay sahibi olan tüm paydaşlar arasında harici bir taksim olup olmadığının ve harici bir taksim var ise, çekişmeli bölümün kime özgülendiği saptanmamış, taksim bulunmuyor ise, yine tüm paydaşlarca uzunca bir zaman için her bir paydaşın kullandığı yer bulunacak şekilde bir fiili durumun yaratılıp yaratılmadığı üzerinde durulmamış ve böyle bir fiili durum yaratılmış ise, çekişmeli yerin zilyedinin kim olduğu tespit edilmemiştir. Hâl böyle olunca; yukarıdaki ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, davacı iddiası bakamından soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek davacının çekişmeli taşınmazdaki mirasbırakanın payından kaynaklanan mülkiyet hakkı gözetilmeksizin yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.