MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLYanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili ve davalı vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ün raporu okundu,açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece,davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacıların miras bırakanı ...'ın tarla nitelikli 4240,74 m2 yüzölçümlü 12441 parsel sayılı taşınmazdaki 409/829 payını gelini (oğlu ...'nin eşi) olan davalıya 12.01.2011 tarihinde satış suretiyle temlik ettiği,miras bırakan ...'in 26.05.2011 tarihinde öldüğü,geride mirasçı olarak kızı davacı ..., torunları davacılar ... ve ... ile dava dışı oğulları ... ve ...'nin kaldığı anlaşılmaktadır. Davacılar; mirasbırakanın yapmış olduğu bu temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Toplanan delillerden tüm dosya içeriğinden, davacı ...'in miras bırakanın kızı diğer davacıların torunları,davalının ise gelini olduğu muris torunu olan davacılardan ... ile birlikte oturmakta iken ...'ın yanından ayrıldıktan sonra ölümüne kadar davalı ile birlikte oturdukları 18.11.2011 tarihli taksim sözleşmesinden de anlaşılacağı üzere miras bırakanın dava konusu taşınmaz dışında birçok taşınmazının daha bulunduğu anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki, satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek olabileceği de kabul edilmelidir. (HGK'nın 29.4.2009 gün 2009/1-130 sayılı kararı) Esasen yukarda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 gün ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Bir başka ifade ile murisin iradesi önem taşır.Somut olaya yukardaki ilkeler uyarınca bakıldığında murisin temlik tarihinde 72 yaşında olduğu, eşinin kendisinden önce olduğu, son zamanlarında davalı ile birlikte oturdukları ve bakımının davalı tarafından yapıldığı, miras bırakanın mirasçılarından mal kaçırmak gibi bir amacı olsa idi diğer taşınmazlarını da devredebilecekken bunu yapmadığı bir başka ifade ile temlikin muvazaalı olmadığı sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü yönünde hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Kabule göre de,yargılama sırasında keşfen belirlenen değer üzerinden tamamlama harcı da alındığı gözetilerek, iptal ve tescile karar verilen davacıların miras paylarına isabet eden değer üzerinden davacı taraf yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile maktu vekalet ücretinin hüküm altına alınmış olması doğru olmadığı gibi dava kabul edildiğine göre nispi karar ve ilam harcı alınması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile maktu karar ve ilam harcına hükmedilmiş olması da isabetsizdir. Taraf vekillerinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.