Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16333 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 10611 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL OLMAZSA TAZMİNATYanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece tapu iptal ve tescil, isteğine ilişkin olarak davalı ... hakkında açılan davanın reddine, diğer davalılar ve hakkında tazminat isteği yönünden davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili ve davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 19.11.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... yine temyiz eden davalı ... ve vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalılar ... vd. vekili Avukat davalı ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-Dava, vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmazsa tazminat isteğine ilişkin olup, Mahkemece, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olarak davalı ... hakkında açılan davanın reddine; diğer davalılar ve hakkında tazminat isteği yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, Dava konusu 373 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 241/666 payının davacıların murisi ... adına kayıtlı iken 29.12.2004 tarihinde vekili davalı ... tarafından, 100/666 payının davalı ...'e, 141/666 payın davalı ...’a satıldığı; onlarında bu paylarını 23.07.2009 tarihinde diğer davalı ...’a satış yoluyla devrettikleri; vekil davalı ...'nin kendi kardeşi murisin ise babası olan davalı ... ve murisin kardeşi olan davalı ...’e toplam 10.000,00.-TL. bedelle satış yaptığı, bu tarihte taşınmazın gerçek değerinin 216.018,08.-TL. olduğu, satış işleminin, vekalet görevi kötüye kullanılarak gerçekleştirildiği tespit edilerek, bu olgu benimsenmek suretiyle Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur.Ancak, davacılar, murisleri ’ın maliki olduğu 373 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki payını, davalı ...’nin vekâlet görevini kötüye kullanarak davalılar ve 'e satış yoluyla temlik ettiğini, onlarında muvazaalı olarak davalı ...’a devrettiklerini, ortada gerçek bir satış işleminin bulunmadığını, davalıların, kötüniyetli olarak birlikte hareket ettiklerini ileri sürerek, davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile adlarına tescili, mümkün olmaması halinde tazminat isteğinde bulundukları görülmektedir.Hemen belirtilmelidir ki, davalı ... ikinci el durumun olup, TMK'nun 2. maddesi anlamında iyiniyetli olduğunun anlaşılması halinde TMK'nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanacağı, ediniminin korunacağı kuşkusuzdur. Bilindiği üzere, hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 2. maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988. ve 989. tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke TMK'nin 1023. Maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. Maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde,huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir. Ne var ki, Mahkemece, ikinci el konumunda ki davalı ...’ın, taşınmazı edinmesinde iyiniyetli olup olamadığı yönünde yeterli araştırma yapılmaksızın, kötü niyetli olarak taşınmazı satın aldığı konusunda delil bulunmadığı, iyi niyetli üçüncü kişi durumunda olduğu gerekçesiyle hakkındaki davanın reddine karar verilmiş olmasının doğru olduğu söylenemez. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve incelemenin yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, ikinci el durumundaki kayıt maliki davalı ...'ın iyiniyetli olup olmadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde açığa çıkartılması; toplanan ve toplanacak delillere göre, TMK'nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanıp, yararlanamayacağının değerlendirilmesi, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle ve eksik soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.Davacılar vekilinin, bu yöne ilişkin olarak temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı ...' vekilinin, vekalet ücretine yönelik temyiz itirazının incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan davalı ... vekili için 990.00.-TL. duruşma avukatlık parasının diğer temyiz edenlerden alınmasına, 19.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.