Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1632 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 11941 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : ANKARA 22. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 13/09/2007NUMARASI : 2006/216-2007/299Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden davalı adına olan 33021 ada 1 parsel sayılı taşınmazın öncesinin 1866 ada 16 parsel olup, 7367 Sayılı Yasa amacında kullanılmak üzere davalı belediyeye devredildiğini ve Hazinenin de payı olduğunu ileri sürerek, 33021 ada 1 parselin imar planında cami alanı olarak ayrılması nedeniyle 2981/3290 Sayılı Yasanın 10. maddesinin b ve c bentleri gereğince davalı adına olan kaydın iptali ile bedelsiz olarak Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı, Hazinenin ileri sürdüğü yasanın bu davada uygulama yeri olmadığını belirtip, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, çekişmeli taşınmazın davalıya devrini sağlayan 7367 Sayılı Yasanın iptal edilmiş olması nedeniyle Hazine adına bedelsiz tescilinin gerektiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davacı ve davalı vekilleri tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR- Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 33021 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kayden davalı Belediye Başkanlığı adına tescilli olduğu ve taşınmaz üzerinde cami bulunduğu anlaşılmaktadır.Hemen belirtmek gerekir ki, camiler Müslümanların ibadetine mahsus umuma açık mabetlerdir. Bu nitelikleri gereği de kamu mallarındandır. Bilindiği üzerek 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 16. maddesi kamunun ortak kullanımına ayrılan cami, namazgah ve benzeri yerlerin hazine, kamu kurum ve kuruluşları, il, belediye, köy veya mahalli idare birlikleri tüzel kişilikleri adına tespit olunacağı hükmünü içermektedir. Bunun yanında Türk Medeni Kanununun 715/1. maddesinde de yararı kamuya ait malların kural olarak devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğuna değinilmiş, bunların işletilme ve kullanılmasının özel hükümlerle düzenleneceği belirtilmiştir.Bu cümleden olarak; 633 Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanunun 35. maddesinin değiştirilmesine dair 4379 Sayılı Yasa ile değişik söz konusu maddede cami ve mescitlerin Diyanet İşleri Başkanlığının izni ile açılıp başkanlıkça yönetileceği, gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapıldığı halde izinli veya izinsiz olarak ibadete açılmış bulunan cami ve mescitlerin yönetiminin üç ay içerisinde Diyanet İşleri Başkanlığına devredileceği hükmü getirilmiştir.Öte yandan; 2908 Sayılı Dernekler Kanununun 64. maddesine göre dernekler, ikametgahları ile amaç ve faaliyetleri için gerekli olanlardan başka taşınmaz mala sahip olamazlar. Bu edinme yasağının sadece satın alma, yahut bağış kabul etme anlamında değil, derneğin elinde olanın da tasfiyesini kapsamına aldığı açıktır. 2908 Sayılı Yasanın 64/2 maddesi bu tasfiyenin ne suretli yapılacağını da hükme bağlamıştır.Bütün bu düzenlemeler karşısında, kamunun yararlanmasına mahsus, kamu mallarından olan cami ve müştemilatlarının kamu tüzel kişileri dışında özel ve tüzel kişilerin (vakıf, dernek vs.) mülkiyetine konu olamayacağı kesin sonucuna varılmaktadır.Ayrıca, din hizmetlerinin bir bütün olarak topluma sunulması amacıyla, cami ile birlikte oluşturulan imam evi, kuran kursu ve bu yerleri yaşatma amacının ekonomik desteğini sağlayan aynı külliye içerisindeki iş yerlerinin yek diğerinden ayırma olanağı bulunmadığı, buraların da özel ve tüzel kişilerin edinme ve yönetme yasağı kapsamında olacağı kuşkusuzdur.Somut olayda; davalı belediye kamu tüzel kişisi olup, yukarıda açıklanan ilkelerde öngörüldüğü anlamda kamunun yararlanmasına mahsus taşınmazın mülkiyetinin anılan tüzel kişiliğe ait olmasında yasal bir engel yoktur. Öte yandan 3402 Sayılı Yasanın 16/A maddesinin açık hükmü de değinilen nitelikteki taşınmazların aralarında belediyenin de bulunduğu kamu tüzel kişileri adına tescilini öngörmektedir.Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle, HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, 13.02.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.