MAHKEMESİ : FATSA SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 12/03/2014NUMARASI : 2011/100-2014/271DAVACI : S.. K..Taraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, ecrimisil isteğine ilişkindir.Davacı, babası olan miras bırakan Cemal in kayden maliki olduğu 16 adet fındık bahçesi niteliğindeki taşınmazın annesi olan davalı Dursune ile kardeşi olan davalı Müzeyyen ve murisin kendisinden önce ölen oğlu Mehmet'in eşi davalı Ayşe tarafından kullanıldığını ileri sürerek, 15.09.2005-15.09.2010 tarihleri arasındaki dönem için toplam 4.743,00.-TL ecrimisil istemi ile eldeki davayı açmış;davalılar,çekişmeli taşınmazlarda davacının da kullandığı yerler olduğunu belirtip davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, elbirliği halindeki mülkiyette paydaşlar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu, davalı Ayşe yönünden miras payına hasren ecrimisil talep edildiği,anılan davalının mirasçı olmayıp 3. kişi durumunda olduğu gerekçesi ile davanın aktif husumet yokluğu nedeni ile reddine; diğer davalılar yönünden ise keşif mahallinde dinlenen mahalli bilirkişi beyanına göre 3 yıl öncesine (23.05.2010 tarihine) kadar davacının da taşınmazlardan yararlandığının anlaşıldığı dolayısıyla intifadan men şartının gerçekleşmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 16 adet (93, 94, 95, 96, 102 ve 105 parsellerde 24/240; 97, 98, 101, 103 ve 104 parsellerde 3/32; 129, 133, 136, 137 ve 141 parsellerde tam hisse ile) taşınmazda Cemal ....in kayden malik olduğu,onun 15.08.1991 tarihinde ölümüyle mirasçılarına intikal ettiği ve çocukları davacı ile davalı Müzeyyen ve eşi davalı Dursune ile kendisinden önce ölen oğlu Mehmet'den (Mehmet eşi davalı Ayşe'den) olma torunları Arife, ve Yücel'in hak sahibi oldukları,sicilde intikal işleminin yapılmadığı,davalı Ayşe'nin kayıttan ve mülkiyetten kaynaklı bir hakkının bulunmadığı,tapuda tarla niteliğindeki 95,96 ve 102 parsel ile tarla ve ev niteliğindeki 133 parsel sayılı taşınmazların ziraatçi bilirkişi raporuna göre kapama fındık bahçesi vasfında olduğu,yine çekişme konusu 93,94,97,101,105,129,136 ve 141 parsel sayılı taşınmazların hem tapuda hem de ziraatçi bilirkişi raporuna göre kapama fındık bahçesi vasfında bulunduğu, 98,103,104 parsel sayılı taşınmazların hem tapuda ağaçlık hem de ziraatçi bilirkişi raporuna göre ağaçlık vasfında olduğu,tapuda tarla niteliğindeki 137 parsel sayılı taşınmazın bir kısmından yol geçtiğinin saptandığı, fen bilirkişi raporuna göre yargılama sırasında 2013 yılında 3402 sayılı Kadastro Kanununun 22/a. maddesi gereğince yapılan yenileme çalışmaları neticesinde çekişme konusu 93 parselin 102 ada 13;94 parselin 102 ada 12;95 parselin 102 ada 10;96 parselin 102 ada11;97 parselin 102 ada 57;98 parselin 102 ada 58;101 parselin 102 ada 56;102 parselin 102 ada 9;103 parselin 102 ada 8;104 parselin 102 ada 7;105 parselin 102 ada 6;129 parselin 101 ada 12;133 parselin101 ada 16;136 parselin 101 ada 8;137 parselin 101 ada 2;141 parselin 102 ada 4 parsel olduğunun tespit edildiği ancak dosya içersine güncel tapu kayıtlarının alınmadığı anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki,Türk Medeni Kanunu'nun 701 ila 703. maddeleri arasında elbirliği mülkiyetine ilişkin yasal düzenlemelere yer verilmiştir. Aynı Yasanın 702/4. maddesi, ”ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır” hükmünü öngörmektedir. O halde, ecrimisil davalarında anılan hükmün gözetilmesi gerekeceği açıktır. Haksız işgalcinin mülkiyet sahibine ödemekle yükümlü bulunduğu en azı kira geliri, en fazlası mahrum kalınan kâr olan haksız işgal tazminatı niteliğindeki ecrimisil bölünebilir nitelik taşıdığından terekedeki ortaklığı oluşturan her bir ortağın kendi payı oranında ecrimisil istemesine yasal bir mani bulunmamaktadır. Nitekim gerek yargısal uygulamalar, gerekse öğretide anılan bu ilke kural olarak benimsenmiştir. Öte yandan;dava konu taşınmazlarda davacı ile davalılardan Dursune ve Müzeyyen paydaştırlar. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenilmesini ve/veya ecrimisil istiyebilir. Elbirliği mülkiyetinde de paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış birtakım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır.Yine paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belli bulunması durumunda, davacı paydaş tarafından davalı paydaş aleyhine bu taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri dava açılması hallerinde yine intifadan men koşulu aranmaz. Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/3-131 E, 2002/114 K sayılı ilamı)Somut olaya gelince; mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli ve elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.Şöyle ki; davalılar çekişmeli taşınmazlarda davacının da kullandığı yerler olduğunu belirtip davanın reddini savunmuşlar, bu savunmalarını ispat için de tanık deliline dayanmışlardır. Mahkemece, davacı tanıklarının bu hususta beyanları alınmadığı gibi davalı tanıkları da dinlenmeden mahalli bilirkişi beyanına göre karar verilmiştir.Hâl böyle olunca; öncelikle çekişme konusu taşınmazların güncel tapu kayıtları getirtilip davalı Ayşe yönünden iddiaya yönelik işin esası incelenerek bir hüküm kurulması gerekirken aktif sıfat yokluğundan sözedilerek davanın reddedilmiş olması doğru olmadığı gibi davalılar Dursune ve Müzeyyen yönünden yukarıda belirtilen ilkeler ve olgular da gözetilerek davalıların savunması üzerinde durulması,dava konusu taşınmaz başında keşif yapılarak davacı tanıklarının yeniden ve davalılar tarafından isimleri bildirilen tanıkların dinlenmesi, davacının çekişme konusu 16 adet (93, 4, 95, 96, 97, 98, 101, 102, 103, 104, 105, 129, 133,136,137 ve 141) taşınmazda kullandığı bir yer bulunup bulunmadığının araştırılması, kullandığı bir yer bulunduğunun saptanması halinde davanın reddedilmesi, kullandığı bir yer bulunmuyor ise 4 adet (ağaçlık vasfındaki 98,103 ve 104 parsel ile tarla vasfındaki 137 parsel sayılı) taşınmazın kimin tarafından tasarruf edildiğinin araştırılması, davalılar tarafından tasarruf edildiğinin saptanması halinde davacının davalılara yararlanma isteminde bulunduğu buna rağmen davacının yararlandırılmadığı hususunu içeren "intifadan men" koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi,anılan 4 taşınmaz bakımından intifadan men olgusunun ispatlanması halinde davacının payı oranında belirlenecek ecrimisile hükmedilmesi, 12 adet (93, 4, 95, 96, 97, 101, 102, 105, 129, 133,136 ve 141) taşınmazın kapama fındık bahçesi vasfında olduğu ve fındık ürününün doğal semere kapsamında olduğundan intifadan men koşulunun aranmayacağı dikkate alınarak davacının payı oranında belirlenecek ecrimisile hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davacı vekilinin temyiz itirazları değinilen yönler itibariyle yerindedir.Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.