Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 16274 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 9017 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ : ORHANELİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/04/2013NUMARASI : 2012/206-2013/120Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, maddi ve manevi tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, tapu iptal tescil ile maddi ve manevi tazminat isteklerine ilişkindir.Mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamı gereğince inceleme ve araştırma yapılmak suretiyle maddi ve manevi tazminat isteklerinin reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine. Ne var ki, 6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Öyle ise, özen borcu gözetilerek taşınmazın gerçek değerine yakın değere satılması gerekmektedir. Somut olayda, taşınmazların resmi akitte toplam 11.500,00 TL'ye satıldığı, oysa gerçek değerlerinin bilirkişi raporunda 23.039,00 TL olduğu, bu haliyle satış tarihinde gerçek değer ile satış değeri arasında fahiş fark olduğundan vekilin satış sırasında üzerine düşen özen yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Öte yandan, TBK m.505 (BK m.389) gereğince vekilin vekalet verenin açık talimatlarını alıp ona uygun hareket etmesi gerekmesine karşılık davalı-vekil Salih'in 18.04.2013 tarihli oturumda kendi ifadesinde beyan ettiği üzere taşınmazların satış talimatını davacının eşinden aldığı ve davacıyı tanımadığı, bu nedenle de vekillik görevini sadakat ve özenle yerine getirme borcunu ifa etmediği gibi davalı Ahmet'in de vekil Salih'in yeğeni olup, bu durumu bilebilecek durumda olduğundan iyi niyetli sayılamayacağı ve TMK'nin 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı ve bütün bu olgular birlikte değerlendirildiğinde vekalet görevinin kötüye kullanıldığı sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca, davacının tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.