MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLYanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 19.11.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat ile diğer temyiz eden vekili Avukat ..., Avukat ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil ve alacağın tahsili isteğine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karar Dairece; ''... Somut olayda taraflar arasında borç alma karşılığı çekişme konusu taşınmazın mülkiyetinin davalı tarafa devredildiği ve bu işlemle ilgili olarak "anlaşma" başlığını taşıyan sözleşme yapıldığı konusunda taraflar yönünden çekişme bulunmadığı, esasen ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.11.2003 tarih 2002/690 Esas 2003/507 Karar sayılı tasarrufun iptaline ilişkin karar dosyasında davalı vekilince taraflar arasındaki ilişkilerin açıkca karz mukabili temlik olduğunun da bildirildiği, öte yandan eldeki davada davalılar vekilinin 13.9.2004 tarihli havale dilekçesinde de aynı hususların tekrar edildiği, her ne kadar mahkemece, anılan belgede tarih bulunmadığı ve akitten sonra yapıldığı kabul edilerek neticeye gidilmişse de İnanç sözleşmesine dayalı iddiaların, şekle bağlı olmayan tarafların imzasını içeren yazılı belge ile kanıtlanabileceği 5.2.1947 tarih 20/6 Sayılı İnançları Birleştirme Kararının doğal bir sonucu olduğu, bilindiği üzere, İnançları Birleştirme Kararlarının konuları ile sınırlı, sonuçları ile bağlayıcı olduğu, açıklanan bu ilkeler karşısında dosyaya sunulan belgeye hukuki değer tanınması gerekeceğinin tartışmasız olduğu, hal böyle olunca; öncelikle davacının davalıdan almış olduğu paranın ödenip ödenmediğinin belirlenmesi ve bu konuda Borçlar Kanunu'nun 81. maddesi hükmünün gözetilmesi, ödendiğinin belirlenmesi halinde davanın kabulüne, aksi takdirde ödenmediği belirlenen miktarın anılan madde hükmü uyarınca davalı tarafa ödenmesi hususunda mahkeme veznesine depo ettirilmesi, ondan sonra bir karar verilmesi gerektiği'' hususlarına değinilerek bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın kabulü ile tapu iptal ve tescile, bilirkişilerce tespit edilen ve davacı tarafından depo edilen bedellerin davalı firmalar ile ... ödenmesine karar verilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki, bozmaya uyulmakla tarafları yararına usuli kazanılmış haklar doğar. Öyleyse mahkemece yapılacak iş, bozmada işaret edilen ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak davanın sonuca bağlanmasından ibarettir.Ne var ki; mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmiş değildir. Şöyle ki, bilindiği üzere; 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (6762 sayılı TTK)’nun 84. maddesi; ''Kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı, sahibi ve halefleri aleyhinde delil sayılır. Şu kadar ki; kanuna uygun olan defterlerde sahibi lehine olan kayıtlar dahi aleyhindeki kayıtlar gibi muteber olup bunlar birbirlerinden ayrılamaz.'' hükmünü içermektedir.Aynı konuda '' Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması'' başlıklı 6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu (HMK)’nun 222/4. maddesi; ''Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.'' hükmünü içermektedir.Somut olaya gelince; taraflar tacir olup, defterlerini usulüne uygun olarak tuttukları, ancak her iki tarafın ticari defterlerinde kapanış onayının bulunmadığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı ... Şirketinin defterlerinde ... Noterliği'nin 29.01.2002 tarih ve 1057 yevmiye numarası ile kapanış tasdikinin bulunduğu belirtilmiş ise de anılan noterlikle yapılan yazışma neticesinde sözkonusu tarih ve yevmiyenin başka bir işleme ait olduğunun bildirilmiş olması karşısında davalı ... Firmasının da ticari defterlerinin kapanış tasdikinin bulunmadığı sonucuna varılması gerektiği anlaşılmaktadır. O halde, açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtları birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtlarının sahipleri aleyhine delil olacağının kabulü yönündeki ilkenin gözardı edilerek sonuca gidilmiş olması doğru olmadığı gibi, davalı firmaların defterlerinde belirtilen iş avanslarına dayanak teşkil eden ödeme belgesi, makbuz, fatura vs. belgeler üzerinde inceleme yapılmamış olması da doğru değildir. Hal böyle olunca; öncelikle davalı firmaların ticari defterlerine, özellikle iş avanslarına dayanak tüm fatura, makbuz, ödeme belgesi gibi vs. belgelerin davalı firmalardan temin edilmesi ondan sonra ticaret hukuku konusunda uzman bilirkişi ile mali müşavirlerin aralarında yeraldığı 3 kişilik bilirkişi heyetinden yeniden rapor alınarak çekişmeye konu '' Anlaşma'' başlıklı belgede isimleri yeralan firmaların cari hesaplarının kapatılıp kapatılmadığı, kapatılmamış ise davacının hangi sebeplerden dolayı ne kadar borcunun bulunduğunun belirlenmesi ve yukarıda değinilen ilkelerde gözetilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.Kabule göre de; ... Şirketi dosyada taraf olarak yeralmadığı ve ''Anlaşma'' başlıklı belgede bu firmanın ismi geçmediği ve yalnızca ... Şirketi, ... firmalarının cari hesabından bahsedildiği halde, bu firmanın defterleri üzerinde de inceleme yapılarak depo edilen miktardan 5.492,68.-TL'nin bu firmaya ödenmesi yönünde hüküm kurulmuş olması da doğru değildir. Davacı vekili ile davalılar ekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden tarafların vekilleri için 990.00.'ar-TL. duruşma avukatlık parasının karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine, 19.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.