Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16104 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 13718 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : GEREDE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/04/2013NUMARASI : 2011/18-2013/191Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 21.10.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı İ.. B.. ve vekili Avukat A... K...ile temyiz edilenler vekili Avukat H.. D... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .....tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir. Mahkemece, çekişme konusu taşınmazların davalıya temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, mirasbırakan Ahmet ....'un; 71, 409, (ifrazla 1388, 1389 ve 1390 parsel olan) 424, 605, 615, 657, 711, 736, 1252, 1263 ve 1264 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını Yeniçağ Noterliğince düzenlenen 07.09.2005 tarihli ölünceye kadar bakma akti ile davalı oğluna bıraktığı, aynı gün yapılan başvuru üzerine sözleşmeye konu payların davalı adına tescil edildiği, 1918 doğumlu olan mirasbırakanın 14.01.2007 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı torunları, davalı oğlu ile dava dışı torunu Dursun ....un kaldığı anlaşılmaktadır.Davacılar, sözkonusu temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, sözleşme tarihinde mirasbırakanın ciddi olarak yalnız kalma korkusu yaşadığını, öte yandan işlemler sırasında düzenlenen sağlık raporlarının da tam teşekküllü sağlık kuruluşlarından alınmamış olduğunu ileri sürerek, sözleşmenin iptali ile taşınmazların miras payları oranında tescili, mümkün olmadığı takdirde tenkisi istekli eldeki davayı açmışlardır.Davalı, mirasbırakanın gözünün birinin az diğerinin ise hiç görmediğini, kalp, tansiyon ve prostat hastası olduğunu, çoğunlukla Ankara'da tedavi ettirdiğini, yanında refakatçi kaldığını, temliklerin bakım karşılığı olup, bakım borcunu da layıkıyla yerine getirdiğini, davacıların cenazesine dahi gelmediklerini, dava zamanaşımı süresinin de geçtiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur. Bilindiği üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) m. 611. maddesine (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (BK) 511. maddesine) göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 1.4.1974 günlü ve 1/2 sayılı kararı olayda, uygulama yeri bulur. Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.Somut olaya gelince; mirasbırakanın temlik dışı, paydaşı olduğu 9 parça taşınmazının bulunduğu belirlenerek buna ilişkin tapu kayıtları evrak arasına alındığı halde, temlike konu taşınmazların mirasbırakanın tüm malvarlığına oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı belirlenmiş değildir. Hâl böyle olunca; murisin temlik tarihindeki tüm malvarlığının eksiksiz saptanması, ondan sonra keşif yapılarak temlike konu taşınmazlar ile miras bırakanın terekesinde bulunan taşınmazların değerlerinin tespit edilerek, kıyas yapılmak suretiyle temliklerin makul düzeyde kalıp kalmadığının değerlendirilmesi, toplanacak delillerin toplanan delillerle birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek neticeye gidilmesi doğru değildir. Kabule göre de, çekişme konusu taşınmazlardan 409 nolu parsel 24.02.2010 tarihinde ifraz edilerek 1388, 1389 ve 1390 nolu parsellere gittiği halde, 1388 ve 1390 nolu parsellerin davalı adına kayıtlı olup olmadığı belirlenmeden iptal ve tescillerine karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi, pay oranında iptal ve tescil istendiği ve dava dışı mirasçı bulunduğu halde, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesine aykırı şekilde talep aşılmak suretiyle tüm mirasçılar adına iptal ve tescile karar verilmiş olması da isabetsizdir. Davalının belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenlerden alınmasına, 21.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.