Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16101 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 13609 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : TURGUTLU 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 07/03/2013NUMARASI : 2012/372-2013/137Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 21.10.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat E... H...geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ......tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davacı, akit tarihinde miras bırakanın yaptığı işlemin anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin bulunmadığını, öte yandan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Davalı ise, iddiaların doğru olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen rapora göre miras bırakanın akit tarihinde hukuki işlem ehliyetini haiz olduğu, öte yandan taşınmazların mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olarak devredildiği iddiasının ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakan M.. A..'ın 201 ada 20 parsel sayılı taşınmazı ile 72 ada 10 parsel sayılı taşınmazdaki 3/8 payını 16.06.2010 tarihinde ölünceye kadar bakma akti ile kardeşinin eşi olan davalıya temlik ettiği, 1934 doğumlu olan miras bırakanın 03.07.2010 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak 28.10.2009 tarihinde ölen oğlu Nazmi'den olma torunları olan davacı ile dava dışı M.. Y.. ve Mehmet Erdinç'in kaldıkları anlaşılmaktadır.Hemen belirtmek gerekir ki; Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulundan alınan rapor neticesinde miras bırakanın akit tarihinde ehliyetli olduğu belirlenerek ehliyetsizlik iddiası yönünden yazılı olduğu üzere karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir Reddine.Davacı vekilinin öteki temyiz itirazlarına gelince; Bilindiği üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)). Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 1.4.1974 günlü ve 1/2 sayılı kararı olayda, uygulama yeri bulur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.Somut olaya gelince, dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1934 doğumlu olan mirasbırakanın yalnız başına yaşadığı, alışveriş ve temizlik gibi işlemlerinde kardeşi ile kardeşinin eşi olan davalının murise yardımcı oldukları, murisin temlik dışı malvarlığının bulunmadığı, dava tarihi itibariyle değeri 45.000.-TL olarak belirlenen 20 nolu parsel ile 3/8 payı 76.338.-TL olarak belirlenen 10 parsel sayılı çekişmeye konu taşınmazlardan yalnızca birini veya bir kısım payını devrederek bakım aktini gerçekleştirme imkânı olmasına rağmen miras bırakanın sahip olduğu tüm taşınmazlarını temlik etmesi yönündeki iradesi gözetildiğinde, temlik edilen taşınmazların değerinin makul ölçüleri aşar nitelikte bulunduğu, miras bırakanın çekişme konusu taşınmazları devirdeki gerçek iradesinin bakım sözleşmesi yapmak değil, mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğu sonucuna varılmaktadır. Hâl böyle olunca, muris muvazaası hukuksal nedeni yönünden açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek bu iddia yönünden davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Davacı vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 21.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.